Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
Yılda en az 20 bin ölümün asıl nedeni meslek hastalığı...
28.09.2015 Meslek Hastalıkları
Son yıllarda toplu ölümlerle daha fazla konuşur olduğumuz iş cinayetleri, çalışma yaşamının insanlık dışı koşullarının görünen en acı sonucu. 2015 yılının ilk sekiz ayında iş cinayetlerinde ölen işçilerin sayısı bini aştı. İşyerlerindeki öldürücü koşulların bir de görünmeyen daha doğrusu kayıtlara geçmeyen sonucu var: Meslek hastalıklarından kaynaklanan ölümler. Bilanço korkunç; yılda en az 100 bin meslek hastalığı ve bu sebeple en az 20 bin ölüm yaşanıyor. Ancak sağlıklı bir tanı sistemi olmadığı için bu ölümler kayıtlara başka adlar altında geçiyor. Bu konuda sorumluluk payı en yüksek kurum olan Sağlık Bakanlığı ise adeta kör, sağır, dilsiz! Dosyamızda, gizlenmeye çalışılan bu gerçeği ortaya sermeye çalışacağız. Türkiye’deki meslek hastalığı tablosuna bakarken, tanı ve tedavi sürecinde yapılması gerekenleri, işyeri hekimlerinin durumunu sorgulayacağız.
Yıllardır meslek hastalıkları üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. İbrahim Akkurt, Türkiye’de meslek hastalıklarından yaşamını yitirenlerin sayısının iş kazalarında yaşamını yitirenlerden daha fazla olduğu söyledi. Akkurt, yıl içinde iş kazalarından yaşanan ölümlerin çok daha fazlası kadar bir ölümün meslek hastalıklarından yaşandığına dikkat çekerken, “Oysaki Türkiye yılda iki, üç ölüm meslek hastalığı olarak kayıtlara geçiyor. Sağlık Bakanlığının meslek hastalıklarının tanımlanması sistemini oluşturmakta sorumluktan tamamen kaçıp bu işi SGK’nin üzerine yıkmış durumda” dedi.
Meslek hastalığı tam anlamıyla nedir?
Kişide kalıcı bir hasar oluşturan, bunun da bir şekilde işiyle ilgili olduğunun bire bir nedensellik bağıyla patolojik olarak algılandığı hastalıklar meslek hastalığı olarak algılanagelmiştir. SGK İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigorta Kolu ancak ve ancak bunların süreçlerini tamamlamış olanları lanse ediyor.
Asıl meslek hastalığı denilen olay; kişinin birtakım şikayetleri vardır, hekim, örneğin öğretmenseniz uzun süreli ayakta durmaya bağlı gelişen varislerin meslekten kaynaklanıp kaynaklanmadığını araştırır. Yani her hekim, her yerde, herhangi bir hasta kendisine geldiğinde bu şikayetlerin işle ilgisinin ortaya koyulması durumu, işle ilgili hastalık ya da tıbbi meslek hastalığıdır. Bunlar erken teşhis edilirse kişide hasar, maluliyet bırakmaz. Bir kişinin o havuza girmesini gerektirecek bir durum da oluşturmaz. Meslek hastalığı olarak telaffuz edilince olay direkt yasal boyuta gidiyor ve bu durum o kişiyi, çalıştığı işte devam etmesi ya da işten atılması noktasına kadar götürüyor.
MESLEK HASTASI KAPI ÖNÜNE KONUYOR
Hastalık tespit edilen kişi açısından süreç nasıl işlemeli?
Kişi bir marangoz ya da kaynakçıdır. Hayatında hiç sigara içmemiştir. Ancak doktora gittiğinde solunumla ilgili bronşit ya da koah dediğimiz hasatlıklar ortaya çıkmıştır. 20-30 senedir o işin içinde. Koah hastalığı işiyle ilgilidir ve işinden uzak kalması gerekmektedir. Bu yasal kategoriye girer. İşveren ise diğer taraftan sana uygun işim yok deyip kapı önüne koyabiliyor kişiyi. Erken dönemde tespit edilecek hastalık sonrası kişinin sosyal hakları sağlanarak geçici ya da kalıcı yaptığı işten uzaklaştırılması sağlanırsa o kişide kalıcı hasar oluşmayacak. Kişi işini kaybetme korkusuyla hem psikolojik hem de sosyal yönden yıpranmayacak. Türkiye’de işçilere böyle durumlarda kapı gösteriliyor. Sağlıksız ortamdan uzaklaştırdığınızı zannediyorsunuz, ama gereğini yerine getirmek yok.
Meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin iş kazaları sonucu yaşanan ölümlerden daha fazla olduğu belirtiliyor...
İş kazası kategorisi ayrı bir kavramdır. İş kazası bir olay, bir olgudur. Saniyeler içinde olur. Onu saptamak için hekim olmaya gerek yoktur. Maalesef bizim ülkemizde iş kazalarında ramak kala olaylar, yaralanmaya sebep olanlar, kalıcı ölümlere sebep olanlar ve ölümle sonuçlananlar vardır. İş kazalarında ramak kala olarak ifade edilen 3 bin iş kazasının kayıt altına alınmamasının faturası 1 ölümcül iş kazasıdır. Türkiye şu an kayıtlara geçen iş kazalarıyla dünyada üçüncü sırada yer alıyor, ama bu kayıt altına alınmayanlarla kat be kat daha fazladır. Buna rağmen ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) söylemine göre bir ülkede iş kazalarından bir ölüm oluyor, saptanıyorsa; daha doğrusu gizlenemiyorsa orada en az 6 kat gizlenen meslek hastalarına bağlı ölüm vardır. Yani 3 bin ramak kala iş kazası 1 ölümcül iş kazasını getiriyorsa bunun 6 katı fazlası da meslek hastalıklarına bağlı ölümdür.
RESMİ BİR TANI SİSTEMİ YOK
Türkiye’de yılda kaç meslek hastalığı belirleniyor?
Bir ülkede meslek hastalıklarının beklenen görülme sıklığı konusunda birkaç değişken var. ILO ve WHO’nun da kabul ettiği değişkenlere göre bir ülkede her bin kişiden en az 4, en çok 12 kişide meslek hastalığı/işle ilgili hastalık görülmesi bekleniyor. Türkiye’de en az 25 milyon çalışan olduğunu düşünürsek beklenen meslek hastalığı sayısı en az 100 bin, en çok 300 bin üstüdür. Türkiye’de en iyi beklentiyle kayıt altına alınması gereken meslek hastalığı sayısı 100 binden az olmamalı. Oysa ülkemizde ‘gerçekte meslek hastalığı olmayan’ ancak ulusal ve uluslararası alana SGK tarafından meslek hastalığı diye bildirilen yıllık rakamlar 10 gibi bir sayıya indirilmiş durumda. SGK’nin bildirdiği hastalıklar zaten meslek hastalığı değil. Kişide uzuv kaybına, maluliyete ve tazminat olup olmamasına karar verilen dosya sayısıdır. Yani İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortacılık Kolu’nun ‘sigortacılık yönünden maluliyet-tazminat işlemleri bitmiş’ dosyalardır. Meslek hastalığının belirlenmesini neden SGK yapıyor. Ülkemizde meslek hastalığıyla ilgili resmi bir tanı sistemi yok. Bu konuyu kayıt altına alacak asıl kurum Sağlık Bakanlığıdır.
Sağlık Bakanlığı bu durumla ilgili hiçbir adım atmadı mı?
Son yıllara kadar özellikle de durum 2012’de çıkarılan İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu’na hapsedilmeden önce sorunun boyutları bu kadar görünür değildi. Son 10 yılda emeğe yapılan saldırılarla fatura korkunç kabardı. Basına yansıdığı gibi korkunç boyutlarda iş kazaları olmuyordu. Bu kadar iş kazası oluyorsa, bunun misliyle yansımayan iş kazası vardır. Bu kadar iş kazasından ölüm oluyorsa, bunun misli kadar meslek hastalıklarından ölüm vardır? Bu ölümler nerede? Bakıyorsunuz Sağlık Bakanlığında tek bir kayıt yok. SGK’de de kendisinin o kapanmış dosyalarında ölüm gerçekleşmişse; aile o kişiyle ilgili bildirimde bulunmuşsa ve yıllarca süren araştırmalardan sonra illiyet kayıt altına alınabilmişse bu şekilde bir sayı çıkabiliyor ortaya. O da 10’u geçmiyor. Bilimsel olarak 10 binin üzerinde olması gereken ölüm var. Öbür tarafta SGK gibi prim, tazminat vereceğim diye meslek hastalıklarının kayıt altına alınmasını kısıtlayan bir kurum var. Kayıt altına alınmayan meslek hastalıkları, bildirilmeyen iş kazaları kapitalizm denilen vahşi canavarın bir şekilde şu an tüm çalışanları sömürmesinin, baskı altına almasının en somut örneğidir.
İKİ BUÇUK MESLEK HASTALIĞI HASTANESİ VAR ONLAR DA MIŞ GİBİ YAPIYOR
Türkiye’de kaç meslek hastalığı hastanesi var?
Türkiye’de iki buçuk tane meslek hastalığı hastanesi var. 1970’li yıllarda öncelikle Ankara ve İstanbul olmak üzere iki tane meslek hastalıkları hastanesi kuruldu. 1994’lerden itibaren özellikle madenden kaynaklı sıkıntılar olunca Zonguldak’ta da kurulması için girişimlerde bulunuldu. Zonguldak’taki genel meslek hastalıkları hastanesi değil; sadece göğüs hastalıklarına bakan bir hastane. Şu anda kağıt üstünde meslek hastalığı tanısını koyuyormuş gibi gözüken iki buçuk tane meslek hastalığı hastanesi var. Ayrıca 100’e yakın üniversitesi hastanesi ve eğitim ve araştırma hastaneleri meslek hastalığı tanısını koyuyormuş gibi gözüküyor. Türkiye’de meslek hastalığı anlamında gerçek tespitleri sadece Sosyal Güvenlik Kurumu’nun İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortacılık Kolu yapıyor. Meslek hastalıklarına bağlı etkilenme ve bu etkilenme sonucu kişide herhangi bir maluliyet olup olmaması tespitinin yetkisi meslek hastalıkları kurullarındadır.
SAĞLIK BAKANLIĞI GÖREVİNİ YAPMAKTAN KAÇIYOR
Sağlık Bakanlığının tanı sistemi oluşturması için change.org’da bir kampanya başlattınız.
Sağlık Bakanlığını görevini yapmasına davet edici bir yasal düzenlemenin sağlanmasını amaçladım. Bu kampanyanın geç kalınmış bir kampanya olduğunu da düşünüyorum. 1930’dan beri Sağlık Bakanlığı sorumluluk ve görevini yerine getirmiyor. Bakanlık bundan hep kaçtı ve mevzuatımız hep SGK’yi bu konuda yükümlü kıldı. En son 2012 Haziranında çıkarılmış olan ve büyük bir yenilik olarak topluma pazarlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile bu durum daha da bir karmaşaya sokuldu. Meslek hastalıkları bir süreçtir, görünür kılınmaları bir süreçtir ve bir sistem gerektirir. Ülkemizde yılda en az 100 bin meslek hastalığı/işe bağlı hastalık; en az yılda 20 bin iş-meslek hastalıklarına bağlı ölüm, sistem olmadığından başka adlar altında tanımlanmaktadır.
ILO’NUN SİSTEMİ 50 YIL ÖNCE DOĞRUYDU AMA BUGÜN UYGULANABİLİR DEĞİL
ILO’nun meslek hastalıklarını belirlemedeki liste yönteminin yeterli olmadığı görüşündesiniz... Neden?
ILO sanayi devriminden sonra kurulmuş bir üst uluslararası çalışma örgütü. Çalışan-çalıştıran-devlet ya da işçi- işveren-devlet üçlüsü üzerinden kurulmuş bir çalışma örgütü. ILO bugün emekçileri koruyor görünüyor, ama bireysel olarak çok da çalışan lehine olduğunu düşünmüyorum. Hastalıklar vardır, kişiler hekimlere o hastalıklar sebebiyle gider, ancak o hastalıkların nedenlerini sorgulama sisteminin ortaya koyulması da hastalıkları sorgulayan sistemin tekelinde olması gereklidir. ILO’nun 1930’lardan sonra akciğerdeki toz hastalıklarıyla birlikte oluşturduğu sistem -özünde doğru tarafları olan bir sistemdir- daha sonra 5 ana kategoriye ayrıldı. Fiziksel, kimyasal, biyolojik hastalıklar, cilt hastalıkları, toz hastalıkları vs. Bunlar varsa ve kişi bu işi de yapıyorsa, bu hastalıklara maruz kalıyorsa o zaman liste sistemine dahil ediliyor. Bir elli yıl önce bu sistem doğruydu ama bugün sayamayacağımız derecede etkenler var. İsimlendiremediğimiz binlerce etki var. Bunun için liste sistemi artık uygulanabilir değil. Hastalıkların nedenlerini ve etkilerini de içine alacak şekilde yeni bir sisteme gidilmesi gerekiyor. ILO’nun yıllardır dayattığı liste sistemi ve bunun uygulaması tamamen “tazminat ve maluliyet” yani “sigorta-işveren koruma” odaklı. Benim önerdiğim şu anda birçok ülkede uygulamaya sokulan, 1930’dan beri Sağlık Bakanlığına Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile verilmiş olan “Meslek Hastalıkları İstatistikleri Kayıt ve Bildirim Sisteminin” uygulamaya sokulmasıdır.
Yarın: ‘Bu işe devam edersem ölürmüşüm’
28.09.2015 Meslek Hastalıkları
Yıllardır meslek hastalıkları üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. İbrahim Akkurt, Türkiye’de meslek hastalıklarından yaşamını yitirenlerin sayısının iş kazalarında yaşamını yitirenlerden daha fazla olduğu söyledi. Akkurt, yıl içinde iş kazalarından yaşanan ölümlerin çok daha fazlası kadar bir ölümün meslek hastalıklarından yaşandığına dikkat çekerken, “Oysaki Türkiye yılda iki, üç ölüm meslek hastalığı olarak kayıtlara geçiyor. Sağlık Bakanlığının meslek hastalıklarının tanımlanması sistemini oluşturmakta sorumluktan tamamen kaçıp bu işi SGK’nin üzerine yıkmış durumda” dedi.
Meslek hastalığı tam anlamıyla nedir?
Kişide kalıcı bir hasar oluşturan, bunun da bir şekilde işiyle ilgili olduğunun bire bir nedensellik bağıyla patolojik olarak algılandığı hastalıklar meslek hastalığı olarak algılanagelmiştir. SGK İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigorta Kolu ancak ve ancak bunların süreçlerini tamamlamış olanları lanse ediyor.
Asıl meslek hastalığı denilen olay; kişinin birtakım şikayetleri vardır, hekim, örneğin öğretmenseniz uzun süreli ayakta durmaya bağlı gelişen varislerin meslekten kaynaklanıp kaynaklanmadığını araştırır. Yani her hekim, her yerde, herhangi bir hasta kendisine geldiğinde bu şikayetlerin işle ilgisinin ortaya koyulması durumu, işle ilgili hastalık ya da tıbbi meslek hastalığıdır. Bunlar erken teşhis edilirse kişide hasar, maluliyet bırakmaz. Bir kişinin o havuza girmesini gerektirecek bir durum da oluşturmaz. Meslek hastalığı olarak telaffuz edilince olay direkt yasal boyuta gidiyor ve bu durum o kişiyi, çalıştığı işte devam etmesi ya da işten atılması noktasına kadar götürüyor.
MESLEK HASTASI KAPI ÖNÜNE KONUYOR
Hastalık tespit edilen kişi açısından süreç nasıl işlemeli?
Kişi bir marangoz ya da kaynakçıdır. Hayatında hiç sigara içmemiştir. Ancak doktora gittiğinde solunumla ilgili bronşit ya da koah dediğimiz hasatlıklar ortaya çıkmıştır. 20-30 senedir o işin içinde. Koah hastalığı işiyle ilgilidir ve işinden uzak kalması gerekmektedir. Bu yasal kategoriye girer. İşveren ise diğer taraftan sana uygun işim yok deyip kapı önüne koyabiliyor kişiyi. Erken dönemde tespit edilecek hastalık sonrası kişinin sosyal hakları sağlanarak geçici ya da kalıcı yaptığı işten uzaklaştırılması sağlanırsa o kişide kalıcı hasar oluşmayacak. Kişi işini kaybetme korkusuyla hem psikolojik hem de sosyal yönden yıpranmayacak. Türkiye’de işçilere böyle durumlarda kapı gösteriliyor. Sağlıksız ortamdan uzaklaştırdığınızı zannediyorsunuz, ama gereğini yerine getirmek yok.
Meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin iş kazaları sonucu yaşanan ölümlerden daha fazla olduğu belirtiliyor...
İş kazası kategorisi ayrı bir kavramdır. İş kazası bir olay, bir olgudur. Saniyeler içinde olur. Onu saptamak için hekim olmaya gerek yoktur. Maalesef bizim ülkemizde iş kazalarında ramak kala olaylar, yaralanmaya sebep olanlar, kalıcı ölümlere sebep olanlar ve ölümle sonuçlananlar vardır. İş kazalarında ramak kala olarak ifade edilen 3 bin iş kazasının kayıt altına alınmamasının faturası 1 ölümcül iş kazasıdır. Türkiye şu an kayıtlara geçen iş kazalarıyla dünyada üçüncü sırada yer alıyor, ama bu kayıt altına alınmayanlarla kat be kat daha fazladır. Buna rağmen ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) söylemine göre bir ülkede iş kazalarından bir ölüm oluyor, saptanıyorsa; daha doğrusu gizlenemiyorsa orada en az 6 kat gizlenen meslek hastalarına bağlı ölüm vardır. Yani 3 bin ramak kala iş kazası 1 ölümcül iş kazasını getiriyorsa bunun 6 katı fazlası da meslek hastalıklarına bağlı ölümdür.
RESMİ BİR TANI SİSTEMİ YOK
Türkiye’de yılda kaç meslek hastalığı belirleniyor?
Bir ülkede meslek hastalıklarının beklenen görülme sıklığı konusunda birkaç değişken var. ILO ve WHO’nun da kabul ettiği değişkenlere göre bir ülkede her bin kişiden en az 4, en çok 12 kişide meslek hastalığı/işle ilgili hastalık görülmesi bekleniyor. Türkiye’de en az 25 milyon çalışan olduğunu düşünürsek beklenen meslek hastalığı sayısı en az 100 bin, en çok 300 bin üstüdür. Türkiye’de en iyi beklentiyle kayıt altına alınması gereken meslek hastalığı sayısı 100 binden az olmamalı. Oysa ülkemizde ‘gerçekte meslek hastalığı olmayan’ ancak ulusal ve uluslararası alana SGK tarafından meslek hastalığı diye bildirilen yıllık rakamlar 10 gibi bir sayıya indirilmiş durumda. SGK’nin bildirdiği hastalıklar zaten meslek hastalığı değil. Kişide uzuv kaybına, maluliyete ve tazminat olup olmamasına karar verilen dosya sayısıdır. Yani İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortacılık Kolu’nun ‘sigortacılık yönünden maluliyet-tazminat işlemleri bitmiş’ dosyalardır. Meslek hastalığının belirlenmesini neden SGK yapıyor. Ülkemizde meslek hastalığıyla ilgili resmi bir tanı sistemi yok. Bu konuyu kayıt altına alacak asıl kurum Sağlık Bakanlığıdır.
Sağlık Bakanlığı bu durumla ilgili hiçbir adım atmadı mı?
Son yıllara kadar özellikle de durum 2012’de çıkarılan İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu’na hapsedilmeden önce sorunun boyutları bu kadar görünür değildi. Son 10 yılda emeğe yapılan saldırılarla fatura korkunç kabardı. Basına yansıdığı gibi korkunç boyutlarda iş kazaları olmuyordu. Bu kadar iş kazası oluyorsa, bunun misliyle yansımayan iş kazası vardır. Bu kadar iş kazasından ölüm oluyorsa, bunun misli kadar meslek hastalıklarından ölüm vardır? Bu ölümler nerede? Bakıyorsunuz Sağlık Bakanlığında tek bir kayıt yok. SGK’de de kendisinin o kapanmış dosyalarında ölüm gerçekleşmişse; aile o kişiyle ilgili bildirimde bulunmuşsa ve yıllarca süren araştırmalardan sonra illiyet kayıt altına alınabilmişse bu şekilde bir sayı çıkabiliyor ortaya. O da 10’u geçmiyor. Bilimsel olarak 10 binin üzerinde olması gereken ölüm var. Öbür tarafta SGK gibi prim, tazminat vereceğim diye meslek hastalıklarının kayıt altına alınmasını kısıtlayan bir kurum var. Kayıt altına alınmayan meslek hastalıkları, bildirilmeyen iş kazaları kapitalizm denilen vahşi canavarın bir şekilde şu an tüm çalışanları sömürmesinin, baskı altına almasının en somut örneğidir.
İKİ BUÇUK MESLEK HASTALIĞI HASTANESİ VAR ONLAR DA MIŞ GİBİ YAPIYOR
Türkiye’de kaç meslek hastalığı hastanesi var?
Türkiye’de iki buçuk tane meslek hastalığı hastanesi var. 1970’li yıllarda öncelikle Ankara ve İstanbul olmak üzere iki tane meslek hastalıkları hastanesi kuruldu. 1994’lerden itibaren özellikle madenden kaynaklı sıkıntılar olunca Zonguldak’ta da kurulması için girişimlerde bulunuldu. Zonguldak’taki genel meslek hastalıkları hastanesi değil; sadece göğüs hastalıklarına bakan bir hastane. Şu anda kağıt üstünde meslek hastalığı tanısını koyuyormuş gibi gözüken iki buçuk tane meslek hastalığı hastanesi var. Ayrıca 100’e yakın üniversitesi hastanesi ve eğitim ve araştırma hastaneleri meslek hastalığı tanısını koyuyormuş gibi gözüküyor. Türkiye’de meslek hastalığı anlamında gerçek tespitleri sadece Sosyal Güvenlik Kurumu’nun İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortacılık Kolu yapıyor. Meslek hastalıklarına bağlı etkilenme ve bu etkilenme sonucu kişide herhangi bir maluliyet olup olmaması tespitinin yetkisi meslek hastalıkları kurullarındadır.
SAĞLIK BAKANLIĞI GÖREVİNİ YAPMAKTAN KAÇIYOR
Sağlık Bakanlığının tanı sistemi oluşturması için change.org’da bir kampanya başlattınız.
Sağlık Bakanlığını görevini yapmasına davet edici bir yasal düzenlemenin sağlanmasını amaçladım. Bu kampanyanın geç kalınmış bir kampanya olduğunu da düşünüyorum. 1930’dan beri Sağlık Bakanlığı sorumluluk ve görevini yerine getirmiyor. Bakanlık bundan hep kaçtı ve mevzuatımız hep SGK’yi bu konuda yükümlü kıldı. En son 2012 Haziranında çıkarılmış olan ve büyük bir yenilik olarak topluma pazarlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile bu durum daha da bir karmaşaya sokuldu. Meslek hastalıkları bir süreçtir, görünür kılınmaları bir süreçtir ve bir sistem gerektirir. Ülkemizde yılda en az 100 bin meslek hastalığı/işe bağlı hastalık; en az yılda 20 bin iş-meslek hastalıklarına bağlı ölüm, sistem olmadığından başka adlar altında tanımlanmaktadır.
ILO’NUN SİSTEMİ 50 YIL ÖNCE DOĞRUYDU AMA BUGÜN UYGULANABİLİR DEĞİL
ILO’nun meslek hastalıklarını belirlemedeki liste yönteminin yeterli olmadığı görüşündesiniz... Neden?
ILO sanayi devriminden sonra kurulmuş bir üst uluslararası çalışma örgütü. Çalışan-çalıştıran-devlet ya da işçi- işveren-devlet üçlüsü üzerinden kurulmuş bir çalışma örgütü. ILO bugün emekçileri koruyor görünüyor, ama bireysel olarak çok da çalışan lehine olduğunu düşünmüyorum. Hastalıklar vardır, kişiler hekimlere o hastalıklar sebebiyle gider, ancak o hastalıkların nedenlerini sorgulama sisteminin ortaya koyulması da hastalıkları sorgulayan sistemin tekelinde olması gereklidir. ILO’nun 1930’lardan sonra akciğerdeki toz hastalıklarıyla birlikte oluşturduğu sistem -özünde doğru tarafları olan bir sistemdir- daha sonra 5 ana kategoriye ayrıldı. Fiziksel, kimyasal, biyolojik hastalıklar, cilt hastalıkları, toz hastalıkları vs. Bunlar varsa ve kişi bu işi de yapıyorsa, bu hastalıklara maruz kalıyorsa o zaman liste sistemine dahil ediliyor. Bir elli yıl önce bu sistem doğruydu ama bugün sayamayacağımız derecede etkenler var. İsimlendiremediğimiz binlerce etki var. Bunun için liste sistemi artık uygulanabilir değil. Hastalıkların nedenlerini ve etkilerini de içine alacak şekilde yeni bir sisteme gidilmesi gerekiyor. ILO’nun yıllardır dayattığı liste sistemi ve bunun uygulaması tamamen “tazminat ve maluliyet” yani “sigorta-işveren koruma” odaklı. Benim önerdiğim şu anda birçok ülkede uygulamaya sokulan, 1930’dan beri Sağlık Bakanlığına Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile verilmiş olan “Meslek Hastalıkları İstatistikleri Kayıt ve Bildirim Sisteminin” uygulamaya sokulmasıdır.
Yarın: ‘Bu işe devam edersem ölürmüşüm’