Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
YARGITAYIN BİR İŞ KAZASI KARARI
Önceki günlerde yayınladığımız Kararda Yargıtay iş kazasında işverenin sorumluluğunu kusur bakımından değerlendirmiş ve olayda işvereni sorumlu tutmamıştı. Bu kez, Prof. Dr. Sayın Ali Güzel tarafından yapılmış olan karar incelemesinden bazı paragrafları sunuyoruz.
“Su dağıtım işyerinin sahibi işverenden, su dağıtım görevini yürütmekte olan işçisinin gideceği her binayı kontrol etmesi beklenemeyecekse de, bu konuda işverenin alabileceği hiçbir önlem olmadığını kabul etmek; sürekli işverene ait işyeri sınırları dışında dağıtım görevi yapmakta olan işçiyi, iş kazaları konusunda kendi kaderine terk etmek anlamına gelecektir.
Bu sonucun ise, şimdiye kadarki Yargıtay içtihadı ile olduğu kadar, çalışmamızın başından itibaren ifade etmeye çalıştığımız, işverenin sorumluluğuna ilişkin çağdaş yaklaşımla da bağdaşmadığı ortadadır.
Nitekim Yargıtay’ın 4.3.2008 tarihli bir kararında da belirtildiği gibi, “İhlal edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için durum ve koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatin de neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır.
Ayrıca, günümüz teknolojisinde böyle bir olayın sonucunun kısmen kötü rastlantılarla açıklanması, alınabilecek önlemler düşünüldüğünde hemen hemen imkansızdır. Kötü rastlantı denilen olguların bir çoğunun ardında insan yanılgı ve savsamalarının, özen eksikliğinin bulunması asıldır. Kişiler, zararlı sonuçların önlenmesi için durum ve koşulların kendilerine yüklediği özen ve dikkati göstermek zorundadır. Öngörülebilir sonuçlar karşısında ise olayın, "kötü rastlantı" olarak açıklanması ve bu yöndeki bir değerlendirmenin de hükme esas alınması isabetsizdir” (Y10HD., 4.3.2008, E.2007/6310, K.2008/2821, Güzel: 2008; 322).
Gerçekten işverenden, gidilecek her binanın önceden kontrolü beklenemeyecekse de; dağıtım yapılan bölgede gidilen binaların ortak özellikleri, asansör kullanımı, asansörün arızalı olması durumunda ya da elektriklerin kesik olduğu durumlarda merdivenlerin kullanımı, elektrik kesintisi halinde, yeterli aydınlatma olmayan yerlerde merdivenleri kullanırken dikkat edilmesi gerekenler konusunda işçi bilgilendirilebilir, bu konuda kendisine eğitim verilebilir, böylece bu gibi hallerde daha bilinçli olması sağlanabilirdi görüşündeyiz. Ayrıca, Yüksek Mahkemenin, işverenin İstanbul koşullarında işçiye aydınlatıcı el feneri vermesinin de beklenemeyeceği yönündeki görüşüne de katılmak olanaklı değildir. Zira, işçi, her ne kadar İstanbul gibi büyük bir metropolde çalışıyor olsa da, İstanbul’da da dönem dönem elektrik kesintilerinin yaşandığı herkesçe bilinen bir gerçektir.
İşveren, işçinin karşılaşabileceği bu muhtemel riskleri öngörmeli ve buna göre gerekli her türlü önlemi almalıdır. Kanaatimizce, işverenin bu gibi durumlarda tehlikeyi öngörüp öngöremeyeceği ya da bu konuda alabileceği bir tedbirin bulunup bulunmadığını tespitte, Fransız Hukukunda benimsenen yöntemin bu şekilde uygulanarak sonuca gidilmesi yerinde olacaktır. Aksi halde, işverenin sorumluluğunu dar biçimde yorumlayarak, bu halde alabileceği herhangi bir önlemin olmadığı gerekçesiyle işvereni kusursuz addetmek, işçiyi gözetme borcunun günümüz koşullarındaki kapsamını inkar etmek olacaktır.
Kaldı ki, somut olayda, işverenin işçiye eğitim verme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususu tartışılmalıdır: Su dağıtımı yapan bir işyerinde dağıtım görevlisi olarak çalışan işçinin, İstanbul koşullarında, özellikle de yüksek katlı binalarda asansör kullanması doğaldır, hatta bir zorunluluktur. İşçinin, ağır su damacanası ile tüm katlara merdivenleri kullanarak çıkması beklenemez. Bu nedenle, dağıtım görevlisi olarak çalışmakta olan kişiye mutlaka, asansörün dikkatli kullanımına ilişkin eğitimin, gerekli bilginin ve koruyucu malzemenin verilmesi gerekir. Asansör kabinini görmeden, asansör kapısından içeri adım atılmaması gerektiği uyarısı ise, bu eğitimin ilk ve en önemli kısımlarından olmalıdır. Bu tip bir eğitimin verilmiş olması, kuşkusuz, hayat kurtarıcı nitelikte olacaktır.”
ÇALIŞMA HAYATI
Önceki günlerde yayınladığımız Kararda Yargıtay iş kazasında işverenin sorumluluğunu kusur bakımından değerlendirmiş ve olayda işvereni sorumlu tutmamıştı. Bu kez, Prof. Dr. Sayın Ali Güzel tarafından yapılmış olan karar incelemesinden bazı paragrafları sunuyoruz.
“Su dağıtım işyerinin sahibi işverenden, su dağıtım görevini yürütmekte olan işçisinin gideceği her binayı kontrol etmesi beklenemeyecekse de, bu konuda işverenin alabileceği hiçbir önlem olmadığını kabul etmek; sürekli işverene ait işyeri sınırları dışında dağıtım görevi yapmakta olan işçiyi, iş kazaları konusunda kendi kaderine terk etmek anlamına gelecektir.
Bu sonucun ise, şimdiye kadarki Yargıtay içtihadı ile olduğu kadar, çalışmamızın başından itibaren ifade etmeye çalıştığımız, işverenin sorumluluğuna ilişkin çağdaş yaklaşımla da bağdaşmadığı ortadadır.
Nitekim Yargıtay’ın 4.3.2008 tarihli bir kararında da belirtildiği gibi, “İhlal edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için durum ve koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatin de neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır.
Ayrıca, günümüz teknolojisinde böyle bir olayın sonucunun kısmen kötü rastlantılarla açıklanması, alınabilecek önlemler düşünüldüğünde hemen hemen imkansızdır. Kötü rastlantı denilen olguların bir çoğunun ardında insan yanılgı ve savsamalarının, özen eksikliğinin bulunması asıldır. Kişiler, zararlı sonuçların önlenmesi için durum ve koşulların kendilerine yüklediği özen ve dikkati göstermek zorundadır. Öngörülebilir sonuçlar karşısında ise olayın, "kötü rastlantı" olarak açıklanması ve bu yöndeki bir değerlendirmenin de hükme esas alınması isabetsizdir” (Y10HD., 4.3.2008, E.2007/6310, K.2008/2821, Güzel: 2008; 322).
Gerçekten işverenden, gidilecek her binanın önceden kontrolü beklenemeyecekse de; dağıtım yapılan bölgede gidilen binaların ortak özellikleri, asansör kullanımı, asansörün arızalı olması durumunda ya da elektriklerin kesik olduğu durumlarda merdivenlerin kullanımı, elektrik kesintisi halinde, yeterli aydınlatma olmayan yerlerde merdivenleri kullanırken dikkat edilmesi gerekenler konusunda işçi bilgilendirilebilir, bu konuda kendisine eğitim verilebilir, böylece bu gibi hallerde daha bilinçli olması sağlanabilirdi görüşündeyiz. Ayrıca, Yüksek Mahkemenin, işverenin İstanbul koşullarında işçiye aydınlatıcı el feneri vermesinin de beklenemeyeceği yönündeki görüşüne de katılmak olanaklı değildir. Zira, işçi, her ne kadar İstanbul gibi büyük bir metropolde çalışıyor olsa da, İstanbul’da da dönem dönem elektrik kesintilerinin yaşandığı herkesçe bilinen bir gerçektir.
İşveren, işçinin karşılaşabileceği bu muhtemel riskleri öngörmeli ve buna göre gerekli her türlü önlemi almalıdır. Kanaatimizce, işverenin bu gibi durumlarda tehlikeyi öngörüp öngöremeyeceği ya da bu konuda alabileceği bir tedbirin bulunup bulunmadığını tespitte, Fransız Hukukunda benimsenen yöntemin bu şekilde uygulanarak sonuca gidilmesi yerinde olacaktır. Aksi halde, işverenin sorumluluğunu dar biçimde yorumlayarak, bu halde alabileceği herhangi bir önlemin olmadığı gerekçesiyle işvereni kusursuz addetmek, işçiyi gözetme borcunun günümüz koşullarındaki kapsamını inkar etmek olacaktır.
Kaldı ki, somut olayda, işverenin işçiye eğitim verme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususu tartışılmalıdır: Su dağıtımı yapan bir işyerinde dağıtım görevlisi olarak çalışan işçinin, İstanbul koşullarında, özellikle de yüksek katlı binalarda asansör kullanması doğaldır, hatta bir zorunluluktur. İşçinin, ağır su damacanası ile tüm katlara merdivenleri kullanarak çıkması beklenemez. Bu nedenle, dağıtım görevlisi olarak çalışmakta olan kişiye mutlaka, asansörün dikkatli kullanımına ilişkin eğitimin, gerekli bilginin ve koruyucu malzemenin verilmesi gerekir. Asansör kabinini görmeden, asansör kapısından içeri adım atılmaması gerektiği uyarısı ise, bu eğitimin ilk ve en önemli kısımlarından olmalıdır. Bu tip bir eğitimin verilmiş olması, kuşkusuz, hayat kurtarıcı nitelikte olacaktır.”
ÇALIŞMA HAYATI