Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
Bel ağrısı gibi hastalıkları yakalanmamak için neler yapmak gerekir?
Gülşen Kaş 20 Ocak 2016
Gün içindeki aktivitelerimizde bazı noktalara dikkat etmek belimizin zedelenme riskini azaltır. Öne eğilirken dizlerimizi bükmek, kaldırma işlemlerini yavaş yapmak, kaldırılacak nesneleri vücudumuza yakın tutmak, yükleri simetrik taşımaya çalışmak gibi bazı basit önlemler alınabilir. Vücut ağırlığının yüzde 30 undan fazlasını kaldırmak biyomekanik olarak kesinlikle sakıncalıdır.
Sigara içenlerde omurlar arasındaki disklerde beslenme bozukluğu oluşmaktadır. Bu nedenle sigara içilmesi bel ağrısına zemin hazırlamaktadır. Bel ağrısına yatkın bireylerin bel ağrısı açısından riskli olan hemşirelik, ağır vasıta sürücülüğü gibi mesleklerden kaçınmaları uygun olacaktır. Egzersizler özellikle yüzme ve yürüme ile sırt ile karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmak bel kaslarını güçlendirdiği için çok faydalıdır.
Hangi durumlarda tıbbi tedavi gerekir? Ve ne zaman doktora gidilmelidir?
Her türlü bel ağrısında eğer ağrı 2–3 günden fazla devam ederse hafif olan ağrı şiddetlenirse, ayakta ve veya bacakta güç kaybı, his azalması, yürüyememe, dengesizlik, idrar büyük abdest kaçırma gibi durumlar ortaya çıkarsa mutlaka doktora gitmek gerekir.
Ayrıca “ateş yükselmesi, kanser, kemik ermesi” gibi başka hastalıkları olanların da vakit kaybetmeden tıbbi tedavi görmeleri gerekir. Bel ağrısı ile hasta bize başvurduğunda ağrısının hangi hastalıktan kaynaklandığının belirlenmesi tedaviye ve tedavinin şekline karar vermemizde temel etkendir.
Halk arasında bel çekme olarak bilinen yöntem doğru bir yöntem midir? Değilse ne tür sonuçlara yol açabilir?
Bu tarz uygulamaların kalıcı bazı problemlere yol açabildiğini gözlemliyoruz. Ani gelişen güç kayıpları bu tür uygulamaları takiben izlenebilir ve acil cerrahi girişimi zorunlu kılabilir. Bel çekilmesi sonucunda en sık gördüğümüz sorunlar ani ve şiddetli ağrı, ayaklarda felç, idrar veya büyük abdest kaçırma ve cinsel güç kaybı ya da“erkeklerde ereksiyonun kaybedilmesidir”.
Röportaj: Doç. Dr. Başar Atalay
Gülşen Kaş 20 Ocak 2016
Gün içindeki aktivitelerimizde bazı noktalara dikkat etmek belimizin zedelenme riskini azaltır. Öne eğilirken dizlerimizi bükmek, kaldırma işlemlerini yavaş yapmak, kaldırılacak nesneleri vücudumuza yakın tutmak, yükleri simetrik taşımaya çalışmak gibi bazı basit önlemler alınabilir. Vücut ağırlığının yüzde 30 undan fazlasını kaldırmak biyomekanik olarak kesinlikle sakıncalıdır.
Sigara içenlerde omurlar arasındaki disklerde beslenme bozukluğu oluşmaktadır. Bu nedenle sigara içilmesi bel ağrısına zemin hazırlamaktadır. Bel ağrısına yatkın bireylerin bel ağrısı açısından riskli olan hemşirelik, ağır vasıta sürücülüğü gibi mesleklerden kaçınmaları uygun olacaktır. Egzersizler özellikle yüzme ve yürüme ile sırt ile karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmak bel kaslarını güçlendirdiği için çok faydalıdır.
Hangi durumlarda tıbbi tedavi gerekir? Ve ne zaman doktora gidilmelidir?
Her türlü bel ağrısında eğer ağrı 2–3 günden fazla devam ederse hafif olan ağrı şiddetlenirse, ayakta ve veya bacakta güç kaybı, his azalması, yürüyememe, dengesizlik, idrar büyük abdest kaçırma gibi durumlar ortaya çıkarsa mutlaka doktora gitmek gerekir.
Ayrıca “ateş yükselmesi, kanser, kemik ermesi” gibi başka hastalıkları olanların da vakit kaybetmeden tıbbi tedavi görmeleri gerekir. Bel ağrısı ile hasta bize başvurduğunda ağrısının hangi hastalıktan kaynaklandığının belirlenmesi tedaviye ve tedavinin şekline karar vermemizde temel etkendir.
Halk arasında bel çekme olarak bilinen yöntem doğru bir yöntem midir? Değilse ne tür sonuçlara yol açabilir?
Bu tarz uygulamaların kalıcı bazı problemlere yol açabildiğini gözlemliyoruz. Ani gelişen güç kayıpları bu tür uygulamaları takiben izlenebilir ve acil cerrahi girişimi zorunlu kılabilir. Bel çekilmesi sonucunda en sık gördüğümüz sorunlar ani ve şiddetli ağrı, ayaklarda felç, idrar veya büyük abdest kaçırma ve cinsel güç kaybı ya da“erkeklerde ereksiyonun kaybedilmesidir”.
Röportaj: Doç. Dr. Başar Atalay