Fatih Özcan
Site Kurucusu
- Katılım
- 7 Aralık 2013
- Şehir
- Yurt Dışı
- Sertifika
- Diğer Belge
- Firma
- ABL Group
Ses nedir?
Ses havadaki basınç değişimlerinin bir sonucudur. Bu basınç değişimleri, kulak zarını harekete geçirir ve insanların ses olarak algıladığı şey üretilir. Ses, kulak zarından, kulak kemiği vasıtasıyla sesi beyne sürekli olarak gönderilen elektrik sinyallerine dönüştüren salyangoza iletilir. İnsan kulağı çok geniş bir alan içerisindeki ses basıncını ayırt edebilir. Kulağın çalışma alanı içerisindeki sesin gücünü tanımlamak için özel bir ölçek kullanılmaktadır. Sonuç olarak ses basınç seviyesi, desibel (dB) olarak ifade edilir.
Logaritmik ses basınç ölçeğinde, sesin iki eşit güç kaynağından birden çıkması, sadece bir ses kaynağından 3 dB daha yüksek olan bir ses basınç seviyesi sağlar. Sesin on eşit güç kaynağından çıkması, 10 dB’den fazla olan bir seviye sağlar ve sesin yüz eşit yüksek ses kaynağından çıkması, 20 dB daha yüksek bir seviyeye neden olur. Aşağıdaki formül, sesin birkaç eşit güç kaynağından çıkan toplam ses basınç seviyesini hesaplamakta kullanılabilir:
Lp (toplam) = Lp + 10*lg(n)
(n) eşit kaynakların sayısıdır ve Lp bir kaynaktan çıkan ses basınç seviyesidir.
Ses farklı frekanslarda (salınım/saniye) hareket eder ve insan kulağının duyarlılığı onlara çeşitlilik kazandırır. Bu olay dikkate alınarak, gürültü ölçmek için kullanılan alet (ses seviye ölçer) tasarlanmıştır. Bu ölçüm sonucu, filtrelenir ve insan kulağının deneyimlediği ses basıncına benzetmek için, A ağırlıklı seviyede verilir. Elde edilen ses seviyesi dB(A) olarak ifade edilir. Yüksek frekanslı sesler için kullanılan C ağırlık seviyesine göre de filtreleme vardır; sonuç dB(C) olarak ifade edilir.
Çoğu ortamda, örneğin sekiz saatlik bir iş günü gibi bir zaman periyodu için eşdeğer ses seviyesi (Seq) olarak adlandırılan bir ortalama ses seviyesi türü kullanımı dikkate alınarak, ses seviyesi, harcanan zaman esnasında çeşitlendirilir.
Gürültü nedir?
Ses ve gürültü arasındaki fark, gürültünün genellikle istenmeyen sesler gibi tanımlanmasıdır. Bu tür sesler rahatsız edici ve sinir bozucu olarak algılanır veya işitme için doğrudan zararlı olabilirler. Doğrusu, “Ses nedir” ve “Gürültü nedir” konusu tamamen kişiseldir ve gürültü kaynağına gösterilen tepki ile belirlenir.
İş yerinde gürültünün azaltılması veya ortadan kaldırılması genellikle çok verimli sonuçlar doğurur. İş ortamı daha güvenli ve daha sağlıklı olduğunda, işverenin devamsızlık veya kazaların veya tam kapasite çalışamayan işçilerin maliyetini finanse etme zorunluluğu da azalacaktır. İyi bir ses ortamı, gürültü yaralanmalarına karşı önleyici, istikrarlı ve uzun vadeli yaklaşım gerektirir. Ve hedeflere ulaşmak, her zaman işverenin sorumluluğundadır.
Basınçlı hava üfleme işlemi, gürültü üretir
Basınçlı hava sistemlerinde gürültü, endüstride sıklıkla görülür. İki tip üfleme gürültüsü vardır. Birincisi, otomatik valfler ve silindirlerin olduğu yerde meydana gelen sürtünme gürültüsüdür. İkinci tip, bir şeyi üfleyerek temizlemek, soğutmak, taşımak ve ayıklamak için basınçlı hava kullanılan yerde meydana gelir. Üfleme gürültüsü, basınçlı havanın sistemden dışarı yayıldığı noktada oluşur. Bu, yüksek hız ve genellikle bir açık boru veya delik tarafından oluşturulur. Hava serbestçe yayılırken türbülans yaratır, bu da yüksek sesli gürültü meydana getirir.
Ses hakkında temel gerçekler
Ses bilimi olan akustikte, birçok özel terim ve ifade kullanılır. En yaygın kullanılan bazıları burada kısaca tanımlanmıştır.
Ses
Ses, hareket halindeki hava parçacıklarını çevreye yayan bir kaynak tarafından üretilen dalgadır. Hareket daha sonra kaynaktan daha da uzaktaki diğer hava parçacıklarına yayılır. Ses dalgaları, havada 340 m/s (1115 ft/s)’lik bir hızla yayılır. Sıvılarda ve katılarda yayılma daha hızlıdır: suda 1.500 m/s (4.920 ft/s), çelikte ise 5.000 m/s (16.400 ft/s).
Gürültü ve ses tonları
Gürültü bir tek salt tondan meydana gelebilir, ama genellikle değişken kuvvetlere sahip birçok ses tonundan oluşur. Bir sesin rahatsız edici etkisi yalnızca ses tonlarının kuvvetine bağlı değildir; frekansın da etkisi vardır — yüksek tonlar alçak tonlardan daha rahatsız edicidir. Saf tonlar, karışık tonlardan daha rahatsız edicidir.
Frekans
Ses dalgasının frekansı, saniyedeki salınımların sayısı ile hesaplanır. Frekansın birimi Hertz (Hz)’dir. Sesler çok geniş frekans aralıklarında var olur; genç insanların işitme menzili 20 Hz ile 20.000 Hz arasındadır. Alçak tonlarda, hava parçacıkları yavaşça salınır ve bas tonlar üretir. Yüksek tonlar, tiz sesler verir. Yüksek ve alçak arasındaki sınır genellikle 500 Hz’dir.
İnfrasound ve ultrasound
Ses, 20 Hz’nin altındaki frekanslarda infrasound olarak ve 20.000 Hz’den yüksek frekanslarda ultrasound olarak adlandırılır.
Desibel, dB
Sesin gücü, diğer bir deyişle ses seviyesi dB biriminde gösterilir. Ses seviyesinde 1 dB’lik artış zar zor duyulabilir. İşitme aralığında bir noktada ses seviyesindeki 10 dB’lik bir artış, kulak tarafından iki misli yüksek ses gibi algılanır. Tam aksi durumda, 10 dB’lik bir düşüş, ses seviyesinin %50 azalması şeklinde algılanır.
Ses seviyesi ölçümü
Sesin gücü ölçülürken, genellikle farklı ses perdesine ait kompozisyonlarla, insan kulağının sese karşı değişken duyarlılığını taklit etmeye çalışan bir alet kullanılır. Bu ölçüm, A ağırlıklı ses seviyesi şeklinde adlandırılır ve birim, dB(A) diye gösterilir.
Eşdeğer gürültü seviyesi (Leq)
Gürültü kaynağındaki ses, belirli bir zaman periyodunda sık sık önemli ölçüde değişir. Bu periyod sırasında yaptığımız ortalama eşdeğer ses seviyesi ya da gürültü miktarı ölçümleri, bu değişikliklere olanak sağlar.
İşitme kaybı
İnsanlar beş duyuya sahiptir: görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma. Birinci sıradaki duyu görmedir. Okulda veya işte performans sergileyebilmemiz açısından, bizim için önemlidir.
İşitme genellikle daha sonraki en önemli duyu olarak kabul edilir. Birbirimizle iletişim kurmak için konuşma ve işitme yetilerimizi kullanırız. İşitme en hassas ve en önemli uyarı mekanizmamızdır. Her yönden izlenimleri alır ve biz uyanıkken de uyuyorken de dürtüleri açıktır.
Modern toplum, kulağın en sık ve kolay yaralanan duyu organı olduğu bir ortam yarattı. Kulak, günümüz endüstri toplumunda üretilen sesler ve gürültülere maruz kalmak veya müsamaha göstermek için tasarlanmadı. Yüksek sesle tekrarlayan gürültü, kulağa ciddi zarar verebilir.
İşitme hasarı bireyleri çevrelerinden kısmen veya tamamen soyutlayabilir. Bu tür işitme hasarları onarılamaz. Geçmişte, gürültülü bir motor, güç, kuvvet ve refah sembolü olarak kabul edildi. İnsanlar gürültüye alıştılar; bunu kabul ettiler çünkü gürültülü makine, gelir ve geçim anlamına geliyordu. Gürültüye maruz kalmanın işin bir parçası olarak kabul edilmesi, insanların sağır ya da neredeyse sağır denecek ölçüde işitme kaybı yaşamasına yol açıyordu. Bugün bu açıklamayı kabul etmek zorunda değiliz. Bizler hem günlük yaşamda hem de iş yerlerinde gürültüyü azaltabilir veya yok edebiliriz. Gürültü seviyelerini düşürecek bir şeyler yapmak istemek için, insanların sadece tehlike ve olasılıkların farkına varmaları gereklidir. Birçok uzman ve araştırmacı, gürültünün bizim en büyük çevre problemlerimizden biri olduğu görüşünü paylaşmaktadır.
Genellikle gürültü ile ilgili etkilerin üç bölüme ayrıldığı düşünülür:
Psikolojik
Sürekli tekrarlayan gürültü, sinirlilik içeren psikolojik etkilere neden olur. Gevşeme ve uyku ile bağlantılı olan bu tür bozukluklar için gürültü seviyesinin yüksek tonda olması gerekmez. Damlayan bir musluk veya trafiğin boğuk gümbürtüsü bile bunun için yeterlidir. İşyerindeki rahatsız edici gürültü, iş kapasitesini ve performansı düşürür. Genel anlamda, kendine özgü tiz tonlardan kaynaklanan ses gücü ve gürültüde, sinirlilik hali özellikle artar.
Maskeleme
Gürültüyü maskelemek, kulağın, örneğin iletişim ve uyarı sinyalleri gibi diğer sesleri algılamasını engellemek demektir. Gürültü maskeleme nedeniyle işyerinde kaza riski artabilir.
Fiziksel
Fiziksel olarak gürültü, silah patlaması gibi çok yoğun bir gürültüye karşılık aniden veya endüstriyel gürültüye sürekli olarak maruz kalma yoluyla yavaş yavaş, iç kulağa zarar vererek bizi etkiler. Gürültünün fiziksel nitelikteki diğer etkileri yüksek kan basıncı, solunum yetmezliği ve mide asidi üretiminde bozukluk olabilir. Dolaşım, uyku ve sindirim sorunları yaşanabilir, baş ağrısına, mide bulantısına, gergin kaslara ve konsantrasyonu bozabilecek zihinsel ve fiziksel yorgunluğa yol açabilir.
Kulak yüksek sesle gerildiğinde, iç kulaktaki sese duyarlı işitme kılları zarar görebilir. Ses seviyesi yükseldikçe, yaralanma oluşması için gereken süre kısalır.
Bireyler yüksek seslere maruz kaldığında, kulaklarının tıkandığı hissine kapılırlar, işitme kötüleşir ve uğultu veya kulaklarda çınlama duyulabilir. Genelde, geçici hasar oluştuktan kısa bir süre sonra kulak iyileşir, ancak bu kulağın tolere edebildiğinden daha fazla gürültüye maruz kaldığını gösterir. Bu açık bir uyarıdır ve önemle dikkate alınmalıdır.
Kulak tekrar yüksek sese maruz kalırsa, iyileşmesi artık mümkün olmayabilir. Kulakta geri dönülemez kalıcı işitme hasarı oluşur. Kulakta kalıcı olacak yüksek bir çınlama ve uğultu riski de vardır. Yüksek sesli gürültüye maruz kalma, öncelikle kulağın yüksek frekanslarda tiz sesleri duyma yeteneğini etkiler.
Özellikle birkaç kişinin aynı anda konuştuğu geniş bir grupta ya da arka planda gürültü varsa, konuşmaları anlamada sık sık zorluklara yol açacak orta dereceli işitme kayıpları meydana gelebilir. Giderek kötüleşen duruma alıştıkları için, birçok durumda insanlar yaklaşan işitme hasarlarını geç kalınan bir evreye kadar fark etmezler. Beyin, diğerleri konuşurken duyuları kullanarak -örneğin dudak okuyarak- bir dereceye kadar işitme kaybını telafi eder. Ama bu tepki de, işitmede geç algılamaya neden olur.
Çoğu durumda işitme kaybı, sadece bir işitme cihazı vasıtasıyla telafisi mümkün olabilecek kalıcı bir yaralanma olabilir.
Kulak çınlaması
Kulak çınlaması çevrede gürültü yokken bile sesin algılanması olarak tanımlanır. Bu, uğultu, çınlama ve kafadaki monoton sesler gibi hissedilebilir. Kulak çınlaması genellikle gürültü hasarının bir bileşenidir, ama aynı zamanda başka bir nedenle olan işitme kaybı ile bağlantılı olarak da meydana gelebilir. Kulak çınlaması herhangi bir ölçülebilir işitme kaybı olmadan da meydana gelebilir. Bir sorun olarak kulak çınlamasından söz ederken, bireyi rahatsız edecek düzeydeki kalıcı kulak çınlamaları belirtilir. Kulak çınlaması, nüfusun yaklaşık %10-15’i arasında değişen derecelerde görülür. Şiddetli kulak çınlaması yaklaşık %3-5’i etkiler.
Kulak çınlamasının kesin nedeni bilinmemektedir. Bir teoriye göre işitme kıllarının beyne yanlış sinyaller göndermesi ile oluşan bir hatadır. Beyin bu sinyalleri ses olarak algılar. Aslında, iletişim kılları, gürültü ile şoka uğrar ve etrafta ses olmadığında bile sinyalleri iletecekleri bir pozisyonda kendilerini kilitlerler.
Çoğu durumda kulak çınlaması geçici bir sorundur, ama bazı insanlar için kronik ağrıya benzer, kalıcı olabilir ve yardım talebinde bulunulmalıdır. Buna ek olarak stres, yorgunluk ve depresyon kulak çınlamasını daha kötü yapabilir. Kulak çınlaması ilaçlar veya cerrahi tedaviye yanıt vermez, ancak rahatlama ve destek sağlayan tedaviler bulunmaktadır.
Hiperakuzi
Oluşabilecek işitme kayıplarının bir diğer şekli, rahatsız edici yüksek ses gibi algılanan orta düzeyli seslere olan aşırı duyarlılıktır. Her zaman olmasa da, genelde kulak çınlamasına bağlı olarak gelişir.
Ses distorsiyonu
Yaralanmanın bir başka formu da, seslerin bozulmasıdır (distorse). Sesler açıkça duyulabilirken bile, kulaktaki hasar yüzünden düşük kalite ile algılanır. Diplakuzi, ya da çift işitme, ses bozulma şekillerinden biridir. Bu bozulma, çok uyumsuz olabilecek kombinasyonlardaki iki tonu tek bir saf ton gibi algılamak veya aynı tonu sol kulağın sağ kulaktan farklı bir şekilde algılayabilmesidir. Bu durum müzik dinlerken oldukça can sıkıcı olabilir.
İnsanların gürültüye alışacağı düşüncesi doğru değildir. Gürültüye karşı olumlu davranış, fiziksel reaksiyonların bazılarını azaltsa da, işitme organı üzerindeki olumsuz etkileri kaçınılmazdır; gürültü, bazı iletişim hücrelerinde yorgunluk ve felce neden olmaktadır. İnsanların gürültüye alışması, gürültünün en yoğun olduğu noktadaki frekanslara karşı bir işitme kaybı yaşamaları anlamına gelir. Gürültünün belirli bir türüne alışmış insanlar, sadece o gürültünün dahil olduğu frekanslara duyarsız hale gelebilirler.
Daha önce belirttiğimiz gibi, bir ses basıncı dalgası kulak zarı ve iç kulak salyangozunu etkilediğinde ses oluşur. Salyangozun zarı titreşir ve basınç dalgasına karşı gelen frekans, bükülmüş haldeki işitme kıllarını etkiler. İşitme kılları zamanla çok tahriş olursa, metabolizma bozulur ve duyusal hücreler geçici olarak işlevsiz hale gelir. Bireyin işitmesi güçleşir. Hücreler, çok güçlü ya da uzun süreli bir gerilim sonrasında huzur ve sessizlik içinde iyileşmelerine izin verildiği takdirde iyileşebilir ve tekrar fonksiyonel hale gelebilirler. Gerilim her gün tekrarlanırsa, işitme kılları normalleşemez. Hücrenin kan tedariği ve metabolizması, artık bir işlev gerçekleştiremeyecek şekilde değişir.
İşitme kaybının en kötü yanı sinsi olmasıdır. Konuşma aralığının üzerindeki yüksek frekanslar ilk olarak etkilenir. Birey artık cıvıl cıvıl kuş seslerini ve ağustos böceklerinin ötüşlerini duyamaz. Sonunda konuşma aralığı da etkilenir.
Konuşma aralığında, ilk olarak ünlüler tarafından takip edilen ünsüzler yok olur. Etkisi şaşırtıcı derecede hızlı ve yıkıcı olabilir. Gürültü hasarı genellikle belirli bir frekans aralığındaki saf ton veya kompleks tonların oluşturduğu, bip sesi veya uğultu olarak algılanan sinir uyarılarının üretimi ile sonuçlanır; diğer bir deyişle birey herhangi bir uyarı olmaksızın işitsel duyumlar alır. Bu olay, fiili işitme kaybının yanında, ekstrem düzeyde zihinsel gerginliğe de yol açabilir. Gürültüye adapte olmak da mümkündür, ancak bu adaptasyon için eninde sonunda bir bedel ödenecektir.
işitme kaybı asla düzeltilemez.
Kanunlar ve yönetmelikler
AB 2006/42/EC Direktifi ve ABD’de OSHA 1910.95 “Mesleki gürültüye maruz kalma” yönetmelikleri, işyerindeki gürültünün yönetilebilmesine ilişkin yönetmeliklere örnek teşkil eder. OSHA “Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi”, ABD’de iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuatın uygulanmasını sağlamaktan sorumlu federal birim olan “Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi”nin kısaltmasıdır. Bazı ülkeler, AB Direktifleri veya OSHA’da belirtilenlerden daha da sıkı ulusal gerekliliklere sahiptir.
AB direktifi kapsamında, özellikle gürültüyü ses kaynağında kontrol altına almak için teknolojik gelişmeler ve olasılıklar ışığında, mümkün olan en düşük gürültü seviyesi için çevresel ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Belirtilen kuralların aşılması için, sebeplerin araştırılması gerekir. Eylem planı için bir zaman tablosu formüle edilmeli ve uygulanmalıdır. Gürültüye maruz kalma, pratikte belirtilen değerlerin altında mümkün olabildiği kadar azaltılmalıdır.
Çalışanların aşılan seviyeler ve alınan önlemler hakkında yeterli bilgiyi alması gerekir. Kulak tıkacı takma zorunluluğu ve maruz kalınabilecek işitme kaybı riski hakkında bilgi sağlanmalıdır.
Makine ve teknik ekipman, gürültüyü azaltmak için en son teknik gelişmelere göre dizayn edilmelidir. Gürültü kontrolü ile ilgili teknolojik gelişmeleri izlemek bu nedenle önemlidir. Doğrudan gürültü kaynağındaki gürültünün azaltılması, genellikle en verimli ve en ekonomik yöntemdir.
Gürültüye maruz kalmanın uygulanabilecek en düşük seviyesini belirlerken, gürültünün sınırlandırılması için en son teknik gelişmeleri ve olasılıkları da dikkate almak önemlidir.
AB Direktifi kapsamında, gürültüyü engelleyecek önlemlerin ekonomik fizibilitesi için önceki referanslar artık kullanılabilmektedir. AB Direktifinin bir amacı da, şirketlerin ve ülkelerin zayıf bir çalışma ortamı yoluyla rekabet gücünü artırmasını önlemektir.
Ulusal ve uluslararası düzenlemeler
İşyerindeki gürültü ile ilgili hemen hemen tüm düzenlemeler, gürültüye maruz kalmanın sekiz saat boyunca 85 ila 90 dB(A) Leq arasında bir maksimum ses seviyesi ile sınırlandırılmasını gerektiğini belirtir. Bu sınırlama Uluslararası 1999:1990 ISO standartlarının yönergelerine dayanmaktadır.
Avrupa 2003/10/AT direktifi, işyerindeki gürültüye maruz kalma riskleri ile ilgili maksimum limiti, sekiz saatlik iş günü için 87 dB (A) Leq olarak tanımlar.
ABD, sekiz saatlik bir iş günü için 90 dB(A)’e ve 5 dB(A)’lık bir değişim oranına izin verirken, Fransa, İsveç, Norveç, Yeni Zelanda ve İspanya sekiz saatlik bir iş günü için 85 dB(A)’e ve 3 dB(A)’lık bir değişim oranına izin verir. Değişim oranının 3 dB(A) olması, ses seviyesi 3 dB(A)’yı geçtiği takdirde bir kişinin gürültüye maruz kalabileceği sürenin yarıya inmesi anlamına gelir.
İngiltere’de 2005 iş kanununda gürültü kontrolü, AB Direktifi doğrultusunda, sekiz saat boyunca maruz kalmayı 87 dB (A) Leq ile sınırlandırılmıştır.
Gelişmekte olan ülkeler bilindiği üzere yerel koşullar için herhangi bir büyük hesaplama yapmadan, gelişmiş ülkeler tarafından belirlenen kanun ve yönetmelikleri kabul etmiştir. Örneğin Hindistan 1948’de sekiz saatlik iş gününde gürültüye maruz kalma limitini 90 dB(A) olarak belirlemiştir, ancak Hindistan’daki bütün fabrikalar haftada 6 çalışma gününe sahiptirler. Gürültüye maruz kalma toplamda haftada 48 saattir. Sonuç olarak, toplam maruz kalma süresi gelişmiş ülkelerdeki onaylanmış sınırdan daha yüksektir.
OSHA 1910.95, işyerlerinde gürültüye maruz kalma değerlerini belirler. Limitler, bir işçinin sekiz saatlik bir günde çalışma süresinin ağırlıklı ortalamasına dayanmaktadır. OSHA günde sekiz saat çalışan herkes için izin verilen maruz kalma sınırını (PEL) maksimum 90 dB (A) olarak belirlemiştir. Bu seviyeler 5 dB (A)’lik bir değişme oranı ile uygulanır.
ABD’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Ulusal Enstitüsü (NIOSH) bir işçinin maruz kaldığı eşdeğer gürültü seviyesinin işitme hasarı riskini en aza indirmek amacıyla sekiz saatlik iş günü için 85 dB (A) ile sınırlı olması gerektiğini belirtmektedir. Güncellenen literatür çalışmalarına dayanarak, NIOSH, OSHA PEL ile aynı doğrultudaki seviyelerde bile oluşabilecek önemli işitme kayıpları bulmuştur. NIOSH da 3 dB (A)’lik bir artış oranı önerir; böylece 3dB(A)’lık her artış, izin verilen maruz kalma süresini yarıya indirir.
Örnek: OSHA 90 dB(A)’lık gürültü seviyesi için sekiz saatlik maruz kalma süresine izin verirken, 100 dB(A)’e maruz kalmak için sadece iki saat izin vermektedir. NIOSH 85 dB(A)’nın altındaki gürültüye maruz kalmayı sekiz saat ile sınırlandırmayı önerir. 100 dB(A) için ise günlük maruz kalma süresinin on beş dakikadan daha az olmasını önermektedir.
1981 yılında OSHA, imalat sanayindeki işçileri korumak için yeni gereksinimleri yürürlüğe koymuştur. İşçinin sekiz saatlik bir vardiya boyunca 85 dB (A)’lik ya da daha fazla değerde bir ağırlıklı eşdeğer gürültü seviyesine maruz kaldığı durumlarda, işverenin bir işitme koruma programı uygulaması gerekir. İşverenlerin gürültü seviyesini ölçmesi, yıllık işitme testlerini bedava sağlaması, işitme koruması ve alıştırması sağlaması, ek olarak işçilerin, iş uygulamalarını, aletlerini ve ekipmanlarını değiştirerek 85 dB(A)’den daha düşük seviyelere maruz bırakıldıklarından emin olmadıkça, emniyet önlemlerini değerlendirmeleri gerekir.
Önerilen önlemler
Ses seviyesi ölçümü
Ses seviyesi ölçümünde, ses basınç seviyesini dB(A) biriminde ifade eden bir ses ölçer kullanılır. Ölçüm, bir metre (1 m) mesafede ve ses yönünde 90° açıyla, metrenin mikrofonunu ses kaynağına doğru hedefleyerek gerçekleştirilir. Bu karmaşık bir işlem değildir, sadece, sonuçların güvenilir olması için ANSI 51.4 gereksinimleri ve IEC 61672 sınıf 2(IEC 60651 (651) tip 2 yerine) ile uyumlu olmalıdır.
Sekiz saatlik vardiya sırasında eşdeğer gürültü seviyesini ölçmek için, gürültüye maruz kalmayı ölçecek kişi bir dozimetre kullanmalıdır. Dozimetre, kişinin ölçüm periyodu boyunca maruz bırakıldığı toplam gürültünün ölçülmesine yarayan bir ölçüm aletidir.
Çalışan bireylerin maruz kaldığı gürültünün ölçülmesine başlayın. Genel gürültü seviyesi de ölçülmelidir, ancak ölçümlerin temsil edilen iş koşulları süresince yapılmasının önemli olduğunu unutmayın. Gürültü yönetmeliklerindeki limitler ile ölçülen seviyeleri karşılaştırın.
İş yeri veya alanı çevresinde gürültü seviyelerindeki farklılıkları analiz edin. Ölçüm en iyi “gürültü haritaları” kullanılarak sunulur. Çeşitli gürültü kaynaklarının, işçilerin maruz kaldığı gürültüye ne kadar katkı yaptığını belirleyin. Gürültü, gürültü seviyesi ve gürültüye maruz kalma süresinin kaynaklarını eklediğinizden emin olun. Bu çalışma, daha gelişmiş donanım ve daha fazla özel bilgi gerektirdiğinden, alanında bir uzman tarafından yapılmalıdır.
Eylem planı
Gürültü dikkatlice ayrıntıları ile planlandıktan sonra, eylem planı için bir öneri formüle edebilirsiniz. Bu, işçiler için önemlidir ve sağlık ve güvenlik temsilcilerine öneri ve görüşler sunmaya fırsat verir. Birçok durumda önlemlerin bir kombinasyonu gerekli olabilir, örneğin:
- Makine veya gürültü kaynağının doğru ölçülmesi
- Gürültü kaynağının çevrelenmesi
- Makine ve ekipmanların sessiz modellerle değiştirilmesi
- İş uygulamalarında yenileme veya değiştirme
-Çalışma alanını kapsayan ölçümler; örneğin ses emici malzemeler ve ekranlar
- Kontrol veya gözetim kabini içinde ses izolasyonu
- İş rotasyonu
Pratik yönler
Yeni gürültü azaltıcı yöntemler ile geleneksel, yüksek sesli makine ve üretim süreçlerinin değiştirilmesi genellikle yoğun sermaye gerektirir.
İş yerinde gürültüye karşı koyma konusunda alternatif yöntem, çalışanlara güvenli kulak tıkacı kullanmayı öğretmektir. Bu durumda, çalışanlar için güvenlik önlemleri daha az teknik çözümlere dayanır: önem, daha ziyade çalışanların davranışlarının kontrolü ve kulak tıkacı kullanımının etkisinde vurgulanır.
Saha araştırma ve çalışmaları, diğerleri ile iletişimde rahatsızlık ve zorluk gibi işyerinde meydana gelebilecek olumsuz yan etkileri nedeniyle, kulak tıkacı kullanımının, gürültü hasarı ile mücadelenin daha az etkili bir yöntemi olduğunu göstermektedir.
Bu nedenle doğru kulak koruyucuları seçmek önemlidir. Uygun kulak koruması seçimi, işyerindeki ilgili gürültü durumuna bağlıdır. Gürültünün mevcut olduğu frekanslarda yalıtılabilmesi için kulak korumasının doğru akustik özelliklere sahip olması gerekir.
Kulak koruma aparatlarının üreticileri, ürünün, farklı frekanslarda olası gürültüden korunma seviyesini hesaplamaya yardımcı olacak ve farklı frekanslarda ses sönümleme etkisi yaratacak ortalama ve standart sapma değerlerini verirler.
Özet
Ses havadaki basınç değişimlerinin bir sonucudur. Bu basınç değişimleri, kulak zarını harekete geçirir ve insanların ses olarak algıladığı şey üretilir. Ses, kulak zarından, kulak kemiği vasıtasıyla sesi beyne sürekli olarak gönderilen elektrik sinyallerine dönüştüren salyangoza iletilir. İnsan kulağı çok geniş bir alan içerisindeki ses basıncını ayırt edebilir. Kulağın çalışma alanı içerisindeki sesin gücünü tanımlamak için özel bir ölçek kullanılmaktadır. Sonuç olarak ses basınç seviyesi, desibel (dB) olarak ifade edilir.
Logaritmik ses basınç ölçeğinde, sesin iki eşit güç kaynağından birden çıkması, sadece bir ses kaynağından 3 dB daha yüksek olan bir ses basınç seviyesi sağlar. Sesin on eşit güç kaynağından çıkması, 10 dB’den fazla olan bir seviye sağlar ve sesin yüz eşit yüksek ses kaynağından çıkması, 20 dB daha yüksek bir seviyeye neden olur. Aşağıdaki formül, sesin birkaç eşit güç kaynağından çıkan toplam ses basınç seviyesini hesaplamakta kullanılabilir:
Lp (toplam) = Lp + 10*lg(n)
(n) eşit kaynakların sayısıdır ve Lp bir kaynaktan çıkan ses basınç seviyesidir.
Ses farklı frekanslarda (salınım/saniye) hareket eder ve insan kulağının duyarlılığı onlara çeşitlilik kazandırır. Bu olay dikkate alınarak, gürültü ölçmek için kullanılan alet (ses seviye ölçer) tasarlanmıştır. Bu ölçüm sonucu, filtrelenir ve insan kulağının deneyimlediği ses basıncına benzetmek için, A ağırlıklı seviyede verilir. Elde edilen ses seviyesi dB(A) olarak ifade edilir. Yüksek frekanslı sesler için kullanılan C ağırlık seviyesine göre de filtreleme vardır; sonuç dB(C) olarak ifade edilir.
Çoğu ortamda, örneğin sekiz saatlik bir iş günü gibi bir zaman periyodu için eşdeğer ses seviyesi (Seq) olarak adlandırılan bir ortalama ses seviyesi türü kullanımı dikkate alınarak, ses seviyesi, harcanan zaman esnasında çeşitlendirilir.
Gürültü nedir?
Ses ve gürültü arasındaki fark, gürültünün genellikle istenmeyen sesler gibi tanımlanmasıdır. Bu tür sesler rahatsız edici ve sinir bozucu olarak algılanır veya işitme için doğrudan zararlı olabilirler. Doğrusu, “Ses nedir” ve “Gürültü nedir” konusu tamamen kişiseldir ve gürültü kaynağına gösterilen tepki ile belirlenir.
İş yerinde gürültünün azaltılması veya ortadan kaldırılması genellikle çok verimli sonuçlar doğurur. İş ortamı daha güvenli ve daha sağlıklı olduğunda, işverenin devamsızlık veya kazaların veya tam kapasite çalışamayan işçilerin maliyetini finanse etme zorunluluğu da azalacaktır. İyi bir ses ortamı, gürültü yaralanmalarına karşı önleyici, istikrarlı ve uzun vadeli yaklaşım gerektirir. Ve hedeflere ulaşmak, her zaman işverenin sorumluluğundadır.
Basınçlı hava üfleme işlemi, gürültü üretir
Basınçlı hava sistemlerinde gürültü, endüstride sıklıkla görülür. İki tip üfleme gürültüsü vardır. Birincisi, otomatik valfler ve silindirlerin olduğu yerde meydana gelen sürtünme gürültüsüdür. İkinci tip, bir şeyi üfleyerek temizlemek, soğutmak, taşımak ve ayıklamak için basınçlı hava kullanılan yerde meydana gelir. Üfleme gürültüsü, basınçlı havanın sistemden dışarı yayıldığı noktada oluşur. Bu, yüksek hız ve genellikle bir açık boru veya delik tarafından oluşturulur. Hava serbestçe yayılırken türbülans yaratır, bu da yüksek sesli gürültü meydana getirir.
Ses hakkında temel gerçekler
Ses bilimi olan akustikte, birçok özel terim ve ifade kullanılır. En yaygın kullanılan bazıları burada kısaca tanımlanmıştır.
Ses
Ses, hareket halindeki hava parçacıklarını çevreye yayan bir kaynak tarafından üretilen dalgadır. Hareket daha sonra kaynaktan daha da uzaktaki diğer hava parçacıklarına yayılır. Ses dalgaları, havada 340 m/s (1115 ft/s)’lik bir hızla yayılır. Sıvılarda ve katılarda yayılma daha hızlıdır: suda 1.500 m/s (4.920 ft/s), çelikte ise 5.000 m/s (16.400 ft/s).
Gürültü ve ses tonları
Gürültü bir tek salt tondan meydana gelebilir, ama genellikle değişken kuvvetlere sahip birçok ses tonundan oluşur. Bir sesin rahatsız edici etkisi yalnızca ses tonlarının kuvvetine bağlı değildir; frekansın da etkisi vardır — yüksek tonlar alçak tonlardan daha rahatsız edicidir. Saf tonlar, karışık tonlardan daha rahatsız edicidir.
Frekans
Ses dalgasının frekansı, saniyedeki salınımların sayısı ile hesaplanır. Frekansın birimi Hertz (Hz)’dir. Sesler çok geniş frekans aralıklarında var olur; genç insanların işitme menzili 20 Hz ile 20.000 Hz arasındadır. Alçak tonlarda, hava parçacıkları yavaşça salınır ve bas tonlar üretir. Yüksek tonlar, tiz sesler verir. Yüksek ve alçak arasındaki sınır genellikle 500 Hz’dir.
İnfrasound ve ultrasound
Ses, 20 Hz’nin altındaki frekanslarda infrasound olarak ve 20.000 Hz’den yüksek frekanslarda ultrasound olarak adlandırılır.
Desibel, dB
Sesin gücü, diğer bir deyişle ses seviyesi dB biriminde gösterilir. Ses seviyesinde 1 dB’lik artış zar zor duyulabilir. İşitme aralığında bir noktada ses seviyesindeki 10 dB’lik bir artış, kulak tarafından iki misli yüksek ses gibi algılanır. Tam aksi durumda, 10 dB’lik bir düşüş, ses seviyesinin %50 azalması şeklinde algılanır.
Ses seviyesi ölçümü
Sesin gücü ölçülürken, genellikle farklı ses perdesine ait kompozisyonlarla, insan kulağının sese karşı değişken duyarlılığını taklit etmeye çalışan bir alet kullanılır. Bu ölçüm, A ağırlıklı ses seviyesi şeklinde adlandırılır ve birim, dB(A) diye gösterilir.
Eşdeğer gürültü seviyesi (Leq)
Gürültü kaynağındaki ses, belirli bir zaman periyodunda sık sık önemli ölçüde değişir. Bu periyod sırasında yaptığımız ortalama eşdeğer ses seviyesi ya da gürültü miktarı ölçümleri, bu değişikliklere olanak sağlar.
İşitme kaybı
İnsanlar beş duyuya sahiptir: görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma. Birinci sıradaki duyu görmedir. Okulda veya işte performans sergileyebilmemiz açısından, bizim için önemlidir.
İşitme genellikle daha sonraki en önemli duyu olarak kabul edilir. Birbirimizle iletişim kurmak için konuşma ve işitme yetilerimizi kullanırız. İşitme en hassas ve en önemli uyarı mekanizmamızdır. Her yönden izlenimleri alır ve biz uyanıkken de uyuyorken de dürtüleri açıktır.
Modern toplum, kulağın en sık ve kolay yaralanan duyu organı olduğu bir ortam yarattı. Kulak, günümüz endüstri toplumunda üretilen sesler ve gürültülere maruz kalmak veya müsamaha göstermek için tasarlanmadı. Yüksek sesle tekrarlayan gürültü, kulağa ciddi zarar verebilir.
İşitme hasarı bireyleri çevrelerinden kısmen veya tamamen soyutlayabilir. Bu tür işitme hasarları onarılamaz. Geçmişte, gürültülü bir motor, güç, kuvvet ve refah sembolü olarak kabul edildi. İnsanlar gürültüye alıştılar; bunu kabul ettiler çünkü gürültülü makine, gelir ve geçim anlamına geliyordu. Gürültüye maruz kalmanın işin bir parçası olarak kabul edilmesi, insanların sağır ya da neredeyse sağır denecek ölçüde işitme kaybı yaşamasına yol açıyordu. Bugün bu açıklamayı kabul etmek zorunda değiliz. Bizler hem günlük yaşamda hem de iş yerlerinde gürültüyü azaltabilir veya yok edebiliriz. Gürültü seviyelerini düşürecek bir şeyler yapmak istemek için, insanların sadece tehlike ve olasılıkların farkına varmaları gereklidir. Birçok uzman ve araştırmacı, gürültünün bizim en büyük çevre problemlerimizden biri olduğu görüşünü paylaşmaktadır.
Genellikle gürültü ile ilgili etkilerin üç bölüme ayrıldığı düşünülür:
Psikolojik
Sürekli tekrarlayan gürültü, sinirlilik içeren psikolojik etkilere neden olur. Gevşeme ve uyku ile bağlantılı olan bu tür bozukluklar için gürültü seviyesinin yüksek tonda olması gerekmez. Damlayan bir musluk veya trafiğin boğuk gümbürtüsü bile bunun için yeterlidir. İşyerindeki rahatsız edici gürültü, iş kapasitesini ve performansı düşürür. Genel anlamda, kendine özgü tiz tonlardan kaynaklanan ses gücü ve gürültüde, sinirlilik hali özellikle artar.
Maskeleme
Gürültüyü maskelemek, kulağın, örneğin iletişim ve uyarı sinyalleri gibi diğer sesleri algılamasını engellemek demektir. Gürültü maskeleme nedeniyle işyerinde kaza riski artabilir.
Fiziksel
Fiziksel olarak gürültü, silah patlaması gibi çok yoğun bir gürültüye karşılık aniden veya endüstriyel gürültüye sürekli olarak maruz kalma yoluyla yavaş yavaş, iç kulağa zarar vererek bizi etkiler. Gürültünün fiziksel nitelikteki diğer etkileri yüksek kan basıncı, solunum yetmezliği ve mide asidi üretiminde bozukluk olabilir. Dolaşım, uyku ve sindirim sorunları yaşanabilir, baş ağrısına, mide bulantısına, gergin kaslara ve konsantrasyonu bozabilecek zihinsel ve fiziksel yorgunluğa yol açabilir.
Kulak yüksek sesle gerildiğinde, iç kulaktaki sese duyarlı işitme kılları zarar görebilir. Ses seviyesi yükseldikçe, yaralanma oluşması için gereken süre kısalır.
Bireyler yüksek seslere maruz kaldığında, kulaklarının tıkandığı hissine kapılırlar, işitme kötüleşir ve uğultu veya kulaklarda çınlama duyulabilir. Genelde, geçici hasar oluştuktan kısa bir süre sonra kulak iyileşir, ancak bu kulağın tolere edebildiğinden daha fazla gürültüye maruz kaldığını gösterir. Bu açık bir uyarıdır ve önemle dikkate alınmalıdır.
Kulak tekrar yüksek sese maruz kalırsa, iyileşmesi artık mümkün olmayabilir. Kulakta geri dönülemez kalıcı işitme hasarı oluşur. Kulakta kalıcı olacak yüksek bir çınlama ve uğultu riski de vardır. Yüksek sesli gürültüye maruz kalma, öncelikle kulağın yüksek frekanslarda tiz sesleri duyma yeteneğini etkiler.
Özellikle birkaç kişinin aynı anda konuştuğu geniş bir grupta ya da arka planda gürültü varsa, konuşmaları anlamada sık sık zorluklara yol açacak orta dereceli işitme kayıpları meydana gelebilir. Giderek kötüleşen duruma alıştıkları için, birçok durumda insanlar yaklaşan işitme hasarlarını geç kalınan bir evreye kadar fark etmezler. Beyin, diğerleri konuşurken duyuları kullanarak -örneğin dudak okuyarak- bir dereceye kadar işitme kaybını telafi eder. Ama bu tepki de, işitmede geç algılamaya neden olur.
Çoğu durumda işitme kaybı, sadece bir işitme cihazı vasıtasıyla telafisi mümkün olabilecek kalıcı bir yaralanma olabilir.
Kulak çınlaması
Kulak çınlaması çevrede gürültü yokken bile sesin algılanması olarak tanımlanır. Bu, uğultu, çınlama ve kafadaki monoton sesler gibi hissedilebilir. Kulak çınlaması genellikle gürültü hasarının bir bileşenidir, ama aynı zamanda başka bir nedenle olan işitme kaybı ile bağlantılı olarak da meydana gelebilir. Kulak çınlaması herhangi bir ölçülebilir işitme kaybı olmadan da meydana gelebilir. Bir sorun olarak kulak çınlamasından söz ederken, bireyi rahatsız edecek düzeydeki kalıcı kulak çınlamaları belirtilir. Kulak çınlaması, nüfusun yaklaşık %10-15’i arasında değişen derecelerde görülür. Şiddetli kulak çınlaması yaklaşık %3-5’i etkiler.
Kulak çınlamasının kesin nedeni bilinmemektedir. Bir teoriye göre işitme kıllarının beyne yanlış sinyaller göndermesi ile oluşan bir hatadır. Beyin bu sinyalleri ses olarak algılar. Aslında, iletişim kılları, gürültü ile şoka uğrar ve etrafta ses olmadığında bile sinyalleri iletecekleri bir pozisyonda kendilerini kilitlerler.
Çoğu durumda kulak çınlaması geçici bir sorundur, ama bazı insanlar için kronik ağrıya benzer, kalıcı olabilir ve yardım talebinde bulunulmalıdır. Buna ek olarak stres, yorgunluk ve depresyon kulak çınlamasını daha kötü yapabilir. Kulak çınlaması ilaçlar veya cerrahi tedaviye yanıt vermez, ancak rahatlama ve destek sağlayan tedaviler bulunmaktadır.
Hiperakuzi
Oluşabilecek işitme kayıplarının bir diğer şekli, rahatsız edici yüksek ses gibi algılanan orta düzeyli seslere olan aşırı duyarlılıktır. Her zaman olmasa da, genelde kulak çınlamasına bağlı olarak gelişir.
Ses distorsiyonu
Yaralanmanın bir başka formu da, seslerin bozulmasıdır (distorse). Sesler açıkça duyulabilirken bile, kulaktaki hasar yüzünden düşük kalite ile algılanır. Diplakuzi, ya da çift işitme, ses bozulma şekillerinden biridir. Bu bozulma, çok uyumsuz olabilecek kombinasyonlardaki iki tonu tek bir saf ton gibi algılamak veya aynı tonu sol kulağın sağ kulaktan farklı bir şekilde algılayabilmesidir. Bu durum müzik dinlerken oldukça can sıkıcı olabilir.
İnsanların gürültüye alışacağı düşüncesi doğru değildir. Gürültüye karşı olumlu davranış, fiziksel reaksiyonların bazılarını azaltsa da, işitme organı üzerindeki olumsuz etkileri kaçınılmazdır; gürültü, bazı iletişim hücrelerinde yorgunluk ve felce neden olmaktadır. İnsanların gürültüye alışması, gürültünün en yoğun olduğu noktadaki frekanslara karşı bir işitme kaybı yaşamaları anlamına gelir. Gürültünün belirli bir türüne alışmış insanlar, sadece o gürültünün dahil olduğu frekanslara duyarsız hale gelebilirler.
Daha önce belirttiğimiz gibi, bir ses basıncı dalgası kulak zarı ve iç kulak salyangozunu etkilediğinde ses oluşur. Salyangozun zarı titreşir ve basınç dalgasına karşı gelen frekans, bükülmüş haldeki işitme kıllarını etkiler. İşitme kılları zamanla çok tahriş olursa, metabolizma bozulur ve duyusal hücreler geçici olarak işlevsiz hale gelir. Bireyin işitmesi güçleşir. Hücreler, çok güçlü ya da uzun süreli bir gerilim sonrasında huzur ve sessizlik içinde iyileşmelerine izin verildiği takdirde iyileşebilir ve tekrar fonksiyonel hale gelebilirler. Gerilim her gün tekrarlanırsa, işitme kılları normalleşemez. Hücrenin kan tedariği ve metabolizması, artık bir işlev gerçekleştiremeyecek şekilde değişir.
İşitme kaybının en kötü yanı sinsi olmasıdır. Konuşma aralığının üzerindeki yüksek frekanslar ilk olarak etkilenir. Birey artık cıvıl cıvıl kuş seslerini ve ağustos böceklerinin ötüşlerini duyamaz. Sonunda konuşma aralığı da etkilenir.
Konuşma aralığında, ilk olarak ünlüler tarafından takip edilen ünsüzler yok olur. Etkisi şaşırtıcı derecede hızlı ve yıkıcı olabilir. Gürültü hasarı genellikle belirli bir frekans aralığındaki saf ton veya kompleks tonların oluşturduğu, bip sesi veya uğultu olarak algılanan sinir uyarılarının üretimi ile sonuçlanır; diğer bir deyişle birey herhangi bir uyarı olmaksızın işitsel duyumlar alır. Bu olay, fiili işitme kaybının yanında, ekstrem düzeyde zihinsel gerginliğe de yol açabilir. Gürültüye adapte olmak da mümkündür, ancak bu adaptasyon için eninde sonunda bir bedel ödenecektir.
işitme kaybı asla düzeltilemez.
Kanunlar ve yönetmelikler
AB 2006/42/EC Direktifi ve ABD’de OSHA 1910.95 “Mesleki gürültüye maruz kalma” yönetmelikleri, işyerindeki gürültünün yönetilebilmesine ilişkin yönetmeliklere örnek teşkil eder. OSHA “Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi”, ABD’de iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuatın uygulanmasını sağlamaktan sorumlu federal birim olan “Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi”nin kısaltmasıdır. Bazı ülkeler, AB Direktifleri veya OSHA’da belirtilenlerden daha da sıkı ulusal gerekliliklere sahiptir.
AB direktifi kapsamında, özellikle gürültüyü ses kaynağında kontrol altına almak için teknolojik gelişmeler ve olasılıklar ışığında, mümkün olan en düşük gürültü seviyesi için çevresel ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Belirtilen kuralların aşılması için, sebeplerin araştırılması gerekir. Eylem planı için bir zaman tablosu formüle edilmeli ve uygulanmalıdır. Gürültüye maruz kalma, pratikte belirtilen değerlerin altında mümkün olabildiği kadar azaltılmalıdır.
Çalışanların aşılan seviyeler ve alınan önlemler hakkında yeterli bilgiyi alması gerekir. Kulak tıkacı takma zorunluluğu ve maruz kalınabilecek işitme kaybı riski hakkında bilgi sağlanmalıdır.
Makine ve teknik ekipman, gürültüyü azaltmak için en son teknik gelişmelere göre dizayn edilmelidir. Gürültü kontrolü ile ilgili teknolojik gelişmeleri izlemek bu nedenle önemlidir. Doğrudan gürültü kaynağındaki gürültünün azaltılması, genellikle en verimli ve en ekonomik yöntemdir.
Gürültüye maruz kalmanın uygulanabilecek en düşük seviyesini belirlerken, gürültünün sınırlandırılması için en son teknik gelişmeleri ve olasılıkları da dikkate almak önemlidir.
AB Direktifi kapsamında, gürültüyü engelleyecek önlemlerin ekonomik fizibilitesi için önceki referanslar artık kullanılabilmektedir. AB Direktifinin bir amacı da, şirketlerin ve ülkelerin zayıf bir çalışma ortamı yoluyla rekabet gücünü artırmasını önlemektir.
Ulusal ve uluslararası düzenlemeler
İşyerindeki gürültü ile ilgili hemen hemen tüm düzenlemeler, gürültüye maruz kalmanın sekiz saat boyunca 85 ila 90 dB(A) Leq arasında bir maksimum ses seviyesi ile sınırlandırılmasını gerektiğini belirtir. Bu sınırlama Uluslararası 1999:1990 ISO standartlarının yönergelerine dayanmaktadır.
Avrupa 2003/10/AT direktifi, işyerindeki gürültüye maruz kalma riskleri ile ilgili maksimum limiti, sekiz saatlik iş günü için 87 dB (A) Leq olarak tanımlar.
ABD, sekiz saatlik bir iş günü için 90 dB(A)’e ve 5 dB(A)’lık bir değişim oranına izin verirken, Fransa, İsveç, Norveç, Yeni Zelanda ve İspanya sekiz saatlik bir iş günü için 85 dB(A)’e ve 3 dB(A)’lık bir değişim oranına izin verir. Değişim oranının 3 dB(A) olması, ses seviyesi 3 dB(A)’yı geçtiği takdirde bir kişinin gürültüye maruz kalabileceği sürenin yarıya inmesi anlamına gelir.
İngiltere’de 2005 iş kanununda gürültü kontrolü, AB Direktifi doğrultusunda, sekiz saat boyunca maruz kalmayı 87 dB (A) Leq ile sınırlandırılmıştır.
Gelişmekte olan ülkeler bilindiği üzere yerel koşullar için herhangi bir büyük hesaplama yapmadan, gelişmiş ülkeler tarafından belirlenen kanun ve yönetmelikleri kabul etmiştir. Örneğin Hindistan 1948’de sekiz saatlik iş gününde gürültüye maruz kalma limitini 90 dB(A) olarak belirlemiştir, ancak Hindistan’daki bütün fabrikalar haftada 6 çalışma gününe sahiptirler. Gürültüye maruz kalma toplamda haftada 48 saattir. Sonuç olarak, toplam maruz kalma süresi gelişmiş ülkelerdeki onaylanmış sınırdan daha yüksektir.
OSHA 1910.95, işyerlerinde gürültüye maruz kalma değerlerini belirler. Limitler, bir işçinin sekiz saatlik bir günde çalışma süresinin ağırlıklı ortalamasına dayanmaktadır. OSHA günde sekiz saat çalışan herkes için izin verilen maruz kalma sınırını (PEL) maksimum 90 dB (A) olarak belirlemiştir. Bu seviyeler 5 dB (A)’lik bir değişme oranı ile uygulanır.
ABD’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Ulusal Enstitüsü (NIOSH) bir işçinin maruz kaldığı eşdeğer gürültü seviyesinin işitme hasarı riskini en aza indirmek amacıyla sekiz saatlik iş günü için 85 dB (A) ile sınırlı olması gerektiğini belirtmektedir. Güncellenen literatür çalışmalarına dayanarak, NIOSH, OSHA PEL ile aynı doğrultudaki seviyelerde bile oluşabilecek önemli işitme kayıpları bulmuştur. NIOSH da 3 dB (A)’lik bir artış oranı önerir; böylece 3dB(A)’lık her artış, izin verilen maruz kalma süresini yarıya indirir.
Örnek: OSHA 90 dB(A)’lık gürültü seviyesi için sekiz saatlik maruz kalma süresine izin verirken, 100 dB(A)’e maruz kalmak için sadece iki saat izin vermektedir. NIOSH 85 dB(A)’nın altındaki gürültüye maruz kalmayı sekiz saat ile sınırlandırmayı önerir. 100 dB(A) için ise günlük maruz kalma süresinin on beş dakikadan daha az olmasını önermektedir.
1981 yılında OSHA, imalat sanayindeki işçileri korumak için yeni gereksinimleri yürürlüğe koymuştur. İşçinin sekiz saatlik bir vardiya boyunca 85 dB (A)’lik ya da daha fazla değerde bir ağırlıklı eşdeğer gürültü seviyesine maruz kaldığı durumlarda, işverenin bir işitme koruma programı uygulaması gerekir. İşverenlerin gürültü seviyesini ölçmesi, yıllık işitme testlerini bedava sağlaması, işitme koruması ve alıştırması sağlaması, ek olarak işçilerin, iş uygulamalarını, aletlerini ve ekipmanlarını değiştirerek 85 dB(A)’den daha düşük seviyelere maruz bırakıldıklarından emin olmadıkça, emniyet önlemlerini değerlendirmeleri gerekir.
Önerilen önlemler
Ses seviyesi ölçümü
Ses seviyesi ölçümünde, ses basınç seviyesini dB(A) biriminde ifade eden bir ses ölçer kullanılır. Ölçüm, bir metre (1 m) mesafede ve ses yönünde 90° açıyla, metrenin mikrofonunu ses kaynağına doğru hedefleyerek gerçekleştirilir. Bu karmaşık bir işlem değildir, sadece, sonuçların güvenilir olması için ANSI 51.4 gereksinimleri ve IEC 61672 sınıf 2(IEC 60651 (651) tip 2 yerine) ile uyumlu olmalıdır.
Sekiz saatlik vardiya sırasında eşdeğer gürültü seviyesini ölçmek için, gürültüye maruz kalmayı ölçecek kişi bir dozimetre kullanmalıdır. Dozimetre, kişinin ölçüm periyodu boyunca maruz bırakıldığı toplam gürültünün ölçülmesine yarayan bir ölçüm aletidir.
Çalışan bireylerin maruz kaldığı gürültünün ölçülmesine başlayın. Genel gürültü seviyesi de ölçülmelidir, ancak ölçümlerin temsil edilen iş koşulları süresince yapılmasının önemli olduğunu unutmayın. Gürültü yönetmeliklerindeki limitler ile ölçülen seviyeleri karşılaştırın.
İş yeri veya alanı çevresinde gürültü seviyelerindeki farklılıkları analiz edin. Ölçüm en iyi “gürültü haritaları” kullanılarak sunulur. Çeşitli gürültü kaynaklarının, işçilerin maruz kaldığı gürültüye ne kadar katkı yaptığını belirleyin. Gürültü, gürültü seviyesi ve gürültüye maruz kalma süresinin kaynaklarını eklediğinizden emin olun. Bu çalışma, daha gelişmiş donanım ve daha fazla özel bilgi gerektirdiğinden, alanında bir uzman tarafından yapılmalıdır.
Eylem planı
Gürültü dikkatlice ayrıntıları ile planlandıktan sonra, eylem planı için bir öneri formüle edebilirsiniz. Bu, işçiler için önemlidir ve sağlık ve güvenlik temsilcilerine öneri ve görüşler sunmaya fırsat verir. Birçok durumda önlemlerin bir kombinasyonu gerekli olabilir, örneğin:
- Makine veya gürültü kaynağının doğru ölçülmesi
- Gürültü kaynağının çevrelenmesi
- Makine ve ekipmanların sessiz modellerle değiştirilmesi
- İş uygulamalarında yenileme veya değiştirme
-Çalışma alanını kapsayan ölçümler; örneğin ses emici malzemeler ve ekranlar
- Kontrol veya gözetim kabini içinde ses izolasyonu
- İş rotasyonu
Pratik yönler
Yeni gürültü azaltıcı yöntemler ile geleneksel, yüksek sesli makine ve üretim süreçlerinin değiştirilmesi genellikle yoğun sermaye gerektirir.
İş yerinde gürültüye karşı koyma konusunda alternatif yöntem, çalışanlara güvenli kulak tıkacı kullanmayı öğretmektir. Bu durumda, çalışanlar için güvenlik önlemleri daha az teknik çözümlere dayanır: önem, daha ziyade çalışanların davranışlarının kontrolü ve kulak tıkacı kullanımının etkisinde vurgulanır.
Saha araştırma ve çalışmaları, diğerleri ile iletişimde rahatsızlık ve zorluk gibi işyerinde meydana gelebilecek olumsuz yan etkileri nedeniyle, kulak tıkacı kullanımının, gürültü hasarı ile mücadelenin daha az etkili bir yöntemi olduğunu göstermektedir.
Bu nedenle doğru kulak koruyucuları seçmek önemlidir. Uygun kulak koruması seçimi, işyerindeki ilgili gürültü durumuna bağlıdır. Gürültünün mevcut olduğu frekanslarda yalıtılabilmesi için kulak korumasının doğru akustik özelliklere sahip olması gerekir.
Kulak koruma aparatlarının üreticileri, ürünün, farklı frekanslarda olası gürültüden korunma seviyesini hesaplamaya yardımcı olacak ve farklı frekanslarda ses sönümleme etkisi yaratacak ortalama ve standart sapma değerlerini verirler.
Özet
- Ses ve gürültü arasındaki fark, gürültünün genellikle istenmeyen ses olarak tanımlanmasıdır. Bu tür sesler rahatsız edici ve can sıkıcı olarak algılanabilir, ya da işitme için doğrudan zararlı olabilir.
- iş yerinde gürültü ile ilgili hemen hemen tüm düzenlemeler maksimum ses seviyesi için limitin 85 ila 90 dB(A) Leq arasında olması gerektiğini ve bu gürültüye en fazla sekiz saat maruz kalınabileceğini belirtir.
- Eğer değişim oranı 3 dB(A) ise, ses seviyesi 3 dB(A) yükseldiğinde kişinin buna maruz kalabileceği süre yarıya inecektir.
- Bunun aksi şekilde, 10 dB’lik bir azalma, ses seviyesinin %50 azalması olarak algılanmaktadır.
- Birçok uzman ve araştırmacı gürültüyü en büyük çevre sorunlarından biri olarak dikkate alır ve genellikle gürültü ile ilgili etkilerin 3 türü olduğunu belirtirler: psikolojik, maskeleme ve fiziksel (işitme kaybı, çınlama, hiperakuzi ve ses bozulması).
- Ses seviyesini ölçmek için, ses basınç seviyesini dB (A) biriminde sentezleyen bir ses ölçer kullanılır. Ölçüm, bir metre (1 m) mesafede ve ses yönünde 90° açıyla, metrenin mikrofonu ses kaynağına doğru hedeflenerek gerçekleştirilir. Bu işlemi kendi kendinize kolayca gerçekleştirebilirsiniz.