OSGB’ler iş kazalarını önlemede gerçekten bir çözüm mü?
27 ŞUBAT 2015
Ülkemizde iş kazası-cinayeti sayılarına bakınca sicilimizin ne kadar kötü olduğu konusunda sanırım tüm ülke olarak hemfikiriz. Bunu değiştirmek için son dönemde katliam gibi cinayetlerin sayısındaki, medyadaki duyarlılığın artmasıyla da birlikte bazı çalışmalara hız verildi. Ülkemiz 6331 sayılı yasayla tanıştı. ILO ile uzun zamandır imzalanmayan maden ve inşaat sektörü alanındaki Avrupa standartlarında bir iş güvenliği sözleşmesi imzalandı. Bunlar hep yeniydi. Ve bu kötü gidiş için ciddi çabalardı. Ancak bu yeni uygulamaların tümünü uygulayacak olan OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri) olacak gibi görünüyor. Bünyesinde işyeri hekim veya hekimleri iş güvenliği uzman veya uzmanları, yardımcı sağlık personelleriyle tam bir ekip çalışmasının organizasyonu planlanıyordu. İş güvenliğinin ve işçi sağlığının yasalarına paralel olarak ortaya çıkan bu OSGB’ler gerçekten sorunlara çözüm olabilecekler miydi?
MANTAR GİBİ TÜREDİ
Bu soruya dışarıdan yüzeysel cevap verirseniz hemen eski durumu bilenlere göre bu yeni durum daha sağlıklı görülebilir. Ancak yeni durumu gerçekten anlayabilmek için biraz daha OSGB’lerin iç yapısına, ekonomik ilişkilerine ve İsmaillerin yaşamına dokunan yönlerine ayrıntılı bakmak gerekiyor. Yasa çıktığı günden itibaren son hızla çevremizde OSGB’ler mantar gibi türedi. Özellikle organize sanayiye yakın il, ilçelerde sayıları artık öyle ciddi boyutlara ulaştı ki. Bu kurulan yeni kurumların çalışma alanımıza müdahalesi de çok çabuk gerçekleşti. Şu anda tam sayıyı bilmiyorum ancak sadece benim ilim olan Tekirdağ’da 45 tane OSGB’nin varlığından bahsediliyor. Bu sayı bu kadar kısa zaman için ciddi bir sayıdır. Buradan doğabilecek en ciddi sorun ise bu kadar hızlı bir gelişmenin altyapısı ve üstyapısıyla tam oluşmamış bir mekanizmada iş güvenliği açısından ciddi boşluklar yaratabilme olasılığı. Bu yazımızda böyle boşluklar var mı onu da incelemeye çalışacağız.
OSGB’LERDE MADDİ İLİŞKİLER
Ülkemizde yeni yasalarla oluşan her yeni kurumsallaşmayı incelemeye başlamanın en önemli ilk ayağını maddi ilişkiler oluşturur. Eskiden bir işyeri ile işyeri hekimi şöyle anlaşıyordu. Türk Tabipleri Birliğinin her ilin odasında bir işyeri hekim kolu vardı. İşyeri hekimi olarak çalışmak isteyenler, bu kollara başvuruyor, oda bu başvuruları işsiz olan hekimden ihtiyaç ve başvuru zamanı önceliğine göre sıralama oluşturuyordu. Bir işyeri, işyeri hekimi istediği zaman odadan, oda onların arasındaki sözleşmeye hakem olarak dahil oluyordu. Sözleşme tabipler odasının yılbaşında belirlediği işçi sayısı ve tehlike sınıfına göre belirlediği fiyat cetveline uygun olarak rekabete yer vermeyen bir standart oluşuyordu. OSGB’ler devreye girince bu anlaşmalarda ciddi ekonomik değişimler oldu. OSGB firması işyeri hekimlerine tam zamanlı ücretlerle veya saatlik anlaşmalarla sözleşme imzalıyor. Bu sözleşmelerdeki fiyatları ise belirleyen unsur bir ortak fiyat cetveli değil OSGB’ler arasındaki ekonomik rekabet bir OSGB herhangi bir firmaya işyeri hekimliği hizmeti satmak için bir teklif götürüyor.
Diğer OSGB aynı firmaya daha düşük bir teklif götürüyor. Zaman içinde bu tekliflerde yarı yarıya düşmeler başlıyor. Otomatik olarak işyeri hekiminin maaşlarındaki düşüş karşımıza çıkıyor. Kısacası piyasanın acımasız koşullarına bir sağlık ve güvenlik hizmeti terk ediliyor. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları taşeron bir firmada çalışır konuma düşüyor. Bana sorarsanız bu maddi ilişkilerin yarattığı ana sonuç, Taşeron olarak çalışan ve çalıştıran işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları karşımıza çıkıyor.
FİRMA İLE OSGB İLİŞKİLERİ
Bu ilişkide en önemli belirleyici faktör ucuz iş gücü olarak karşımıza çıkıyor. Bu kadar hayati öneme sahip bir konuda firmalar ile OSGB’ler arasında işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı atamasında tek kriter göz önüne alınıyor. O da kim daha ucuza çalışırsa. Kalite, bilgi, tecrübe tamamen yerini ucuz çalışabilecek işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına bırakıyor. Bu ekonomik ilişki şekli zamanla işin kalitesinde düşüş ve kağıt üzerinde yapılan göstermelik ilişkilere iniyor. Bir yıldır çok ciddi kapasitesi olan ve bünyesinde ciddi sayıda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştıran bir OSGB’de yönetici konumunda çalışıyorum. Tek bir firma anlaşması yapılırken işyeri hekimi tecrübesi, bilgisi veya kalitesi. Tek bir firmanın verilecek hizmetin üzerine pazarlık veya anlaşma yaptığına şahit olmadım. Bir OSGB’nin bir firmaya hizmet satabilmesinin tek yolu ekonomik olarak en uygun teklifi vermek. Bu da projenin sonunda hizmet olarak azami evrak bazında firmayı denetlemeden korusun, ekonomik veya başka yaptırıma kalmasın en bazal seviyeden hizmet üretmeyi getiriyor.
OSGB’LER VE İŞ GÜVENLİĞİ
OSGB’lerle firmalar arasındaki ekonomik ilişkiyi geçelim iş güvenliği ilişkisine bakalım biraz da . Eski durumda bir işyeri hekimi çalıştığı firmada gördüğü bir iş güvenliği hizmet zaafını hemen işverene iletir. İşveren bu açığı kapatmaya çalışırdı. İşveren maddi veya başka bir sebepten üzerine düşen bir sorumluluğu yerine getiremediği zaman işveren ile işyeri hekimi arasında çıkan anlaşmazlıklarda en azından her iki sözleşme tarafına da eşit uzaklıkta, hatta işyeri hekimine daha yakın duran bir tabip odası sürece dahil olur. Bu anlaşmazlıklar genelde işyeri hekiminin işvereni bir şekilde bu açığı kapatması yönünde ikna edebilirdi. Şimdi OSGB’lerde aynı durum oluştuğunda araya İlk olarak OSGB’ler girmekte. Bir işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı gördüğü bir eksikliği ilettikten sonra çözülmüyorsa, arada devreye giren OSGB gerçekliği başlıyor. O zaman işveren OSGB’yi arıyor: “Ben bana gönderdiğiniz işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanından memnun değilim. Değiştirelim.” OSGB’ler ticari amaçla kurulmuş şirketler mecburen müşterisiyle çalışanı arasında kaldığında çoğunlukla müşterisinin yanında yer alarak ,firmayı kaybetmemek için yeni bir işyeri hekimi ayarlıyor. Bu süreç zaman içinde en çok işverenin dediğini yapan, çatışmayan, zorlamayan işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının tercih edildiği bir sürece doğru evriliyor.
OSGB VE DENETLEMELER
İş güvenliği alanında çalışan herkes çok iyi bilir ki bu işlerin düzelmesinin en önemli ayaklarından biri devlet denetiminin artması ve hissedilmesidir. Denetlemenin devlet kurumları tarafından yapılmasının zorunluluğu şundan dolayıdır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bu sistem içinde layığıyla denetleme yapamaz. Çünkü maaşını aldığın bir firmayı gidip denetleyemezsin. Denetlersen işveren yapmadığı yükümlülükleri sen gidip herhangi bir devlet kurumuna şikayet edersen öncelikle işinden olursun. Çünkü kimse maaşını ödeyen bir mekanizmada maaş aldığı patronunu şikayet edemez. Her sorun orta yol bulunarak çözülür. Bulunan orta yol ise her zaman işverenin istediği, işçinin güvenliğinin atlandığı bir orta yol olacaktır. Zaten de pratik çalışma dönemimde hep böyle bir süreç yaşanıyor.
Yaşanan bir örnekle bunu size anlatayım. Benim çalıştığım OSGB 2014 yılı ocak ayında çok ünlü bir kimya fabrikasıyla anlaştı. Bu firmaya işyeri hekimi olarak görevlendirildim. Bu firma İş güvenliği açısından o kadar sabıkalı bir firma ki benim de bunu kabul etmem biraz da burada acaba cidden bir yol alabilme ihtimalimin olup olmadığını görmekti. Fabrikaya başladığım ilk günler saha analizimi yaptım. Tüm eksiklik ve riskleri bir rapor haline getirdim. Fabrikanın müdürüyle sonra da sahibinin oğluyla, ki fabrikada tüm işleyiş bu kişiden sorumlu, bir toplantı yaptım. Yasayı ayrıntısıyla anlatıp raporumla beraber sundum. Revir açılması gerektiği, revirin malzeme listesini, fabrikada çalışanların periyodik muayenesi için gerekli tetkiklerin yaptırılması gerektiği falan… Ancak tam bir hayır almasam da süreç aylarca sürdü. Bu dönemde hep bir bahane, hep bir gerekçeyle işveren bu yapılacakları erteledi. Dördüncü ayda ancak revir kuruldu. Adına revir demeye bin şahit lazım. Gerekli malzemelerin yüzde ellisi bile yoktu. Bu firmada ana üretimde taşeron bir firma çalışıyordu. Topu her zaman onun üstüne atarak, yok o firma alacak, tetkikleri o firma yaptıracak diyerek bir yılın sonuna geldik. Hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmedi. Bu dönemde ise firma şikayet üzerine ki her yıl düzenli şikayet edilen bir firma burası iki kez de denetleme geçirdi. Hiçbir sorun yaşamadı. Tüm bu eksiklerine rağmen.
Benim yaşadıklarıma gelince;
Bu firma hiçbir yaptırımla karşılaşmayan firmayla olan ilişkimi kesmek için OSGB yetkilileriyle görüştüm. OSGB’nin bakış açısı şuydu: “Hocam bu belirlediğiniz eksikleri hukuken bizi koruması için tespit öneri defterine yazdınız mı?” Cevabım evet olunca; “Boş ver hocam biz bize düşeni yapmışız. Kendimizi de sağlama almışız. O zaman artık yapacak bir şey yok” dendi. Cidden öyle mi?
Yasalara bakarsanız öyle. Siz eksikliği görmüş ve göstermişsiniz. Firma bunu yapmamışsa yapacağınızın sınırı burası.
Evet gelelim tablonun anlattıklarına ;
1. İsmaillerin meslek hastalığı için ilk tetkikler yapılmış ve iş güvenliği önlemleri alınmış mı? HAYIR
2.Hem alt taşeron firma hem de ana işveren bunlardan haberdar edilip, yükümlülükleri defalarca söylenmiş ve resmi kayıt altına alınmış mı? EVET
3.Bütün bu eksiklerden çalışma bakanlığı müfettişleri haberdar olmuş mu? EVET
4. Herhangi bir yaptırım uygulanmış mı? HAYIR
5. Bu hizmeti vereceğine dair sözleşme imzalayan OSGB’nin bu hizmeti verme koşullarının oluşmadığı bilgisi OSGB’ye verilmiş mi? EVET
Sonuç; işveren açısından bir sorun yok. Masrafa girmemiş, işçisine herhangi bir hizmet götürmemiştir. OSGB açısından sorun yok. Sözleşme devam etmiş aylık düzenli ücretlerini tahsil etmiş. Devlet açısından sorun yok. Her şey kağıt üzerinde tam ve kılıfında yürümüş. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı için sorun yok. Maaşını almış vicdanen kendi üzerine düşeni yapmış.
Sorun bir tane var o da aslına dönüp bakarsanız; İsmaillerde. Düşünün tüm bu yasaların, anlaşmaların, organizasyonların kurulma sebebi olan İsmaillerin can güvenliği ve sağlığı. İşte sorun burada bunun dışında herkes parasını kazanmış, maaşını almış, işini bir şekliyle yoluna koymuşken İsmail revirsiz kalmış. Sağlık taramaları yapılmamış. Fabrika içinde önlemleri alınmamıştır.
İşte OSGB sistemi üzerine size son sözüm. Bu yasalar ve bu denetleme mekanizmalarıyla kurulan bu sistem. Göreceksiniz hiçbir sorunumuza çözüm getirmeyecek. Sadece daha fazla evrak tutulacak, her şey kağıt üzerinde yapılacak, işvereni zamanla bu kazalarda hukuki olarak korumaya dönük bir sisteme dönecek. Bunu şimdiden görmek için kahin olmaya gerek yok. İsmailler iş kazalarında günde üçer beşer ölmeye devam edecek.
Uzm. Dr. Gökmen ÖZCEYLAN
İşyeri Hekimi
27 ŞUBAT 2015
Ülkemizde iş kazası-cinayeti sayılarına bakınca sicilimizin ne kadar kötü olduğu konusunda sanırım tüm ülke olarak hemfikiriz. Bunu değiştirmek için son dönemde katliam gibi cinayetlerin sayısındaki, medyadaki duyarlılığın artmasıyla da birlikte bazı çalışmalara hız verildi. Ülkemiz 6331 sayılı yasayla tanıştı. ILO ile uzun zamandır imzalanmayan maden ve inşaat sektörü alanındaki Avrupa standartlarında bir iş güvenliği sözleşmesi imzalandı. Bunlar hep yeniydi. Ve bu kötü gidiş için ciddi çabalardı. Ancak bu yeni uygulamaların tümünü uygulayacak olan OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri) olacak gibi görünüyor. Bünyesinde işyeri hekim veya hekimleri iş güvenliği uzman veya uzmanları, yardımcı sağlık personelleriyle tam bir ekip çalışmasının organizasyonu planlanıyordu. İş güvenliğinin ve işçi sağlığının yasalarına paralel olarak ortaya çıkan bu OSGB’ler gerçekten sorunlara çözüm olabilecekler miydi?
MANTAR GİBİ TÜREDİ
Bu soruya dışarıdan yüzeysel cevap verirseniz hemen eski durumu bilenlere göre bu yeni durum daha sağlıklı görülebilir. Ancak yeni durumu gerçekten anlayabilmek için biraz daha OSGB’lerin iç yapısına, ekonomik ilişkilerine ve İsmaillerin yaşamına dokunan yönlerine ayrıntılı bakmak gerekiyor. Yasa çıktığı günden itibaren son hızla çevremizde OSGB’ler mantar gibi türedi. Özellikle organize sanayiye yakın il, ilçelerde sayıları artık öyle ciddi boyutlara ulaştı ki. Bu kurulan yeni kurumların çalışma alanımıza müdahalesi de çok çabuk gerçekleşti. Şu anda tam sayıyı bilmiyorum ancak sadece benim ilim olan Tekirdağ’da 45 tane OSGB’nin varlığından bahsediliyor. Bu sayı bu kadar kısa zaman için ciddi bir sayıdır. Buradan doğabilecek en ciddi sorun ise bu kadar hızlı bir gelişmenin altyapısı ve üstyapısıyla tam oluşmamış bir mekanizmada iş güvenliği açısından ciddi boşluklar yaratabilme olasılığı. Bu yazımızda böyle boşluklar var mı onu da incelemeye çalışacağız.
OSGB’LERDE MADDİ İLİŞKİLER
Ülkemizde yeni yasalarla oluşan her yeni kurumsallaşmayı incelemeye başlamanın en önemli ilk ayağını maddi ilişkiler oluşturur. Eskiden bir işyeri ile işyeri hekimi şöyle anlaşıyordu. Türk Tabipleri Birliğinin her ilin odasında bir işyeri hekim kolu vardı. İşyeri hekimi olarak çalışmak isteyenler, bu kollara başvuruyor, oda bu başvuruları işsiz olan hekimden ihtiyaç ve başvuru zamanı önceliğine göre sıralama oluşturuyordu. Bir işyeri, işyeri hekimi istediği zaman odadan, oda onların arasındaki sözleşmeye hakem olarak dahil oluyordu. Sözleşme tabipler odasının yılbaşında belirlediği işçi sayısı ve tehlike sınıfına göre belirlediği fiyat cetveline uygun olarak rekabete yer vermeyen bir standart oluşuyordu. OSGB’ler devreye girince bu anlaşmalarda ciddi ekonomik değişimler oldu. OSGB firması işyeri hekimlerine tam zamanlı ücretlerle veya saatlik anlaşmalarla sözleşme imzalıyor. Bu sözleşmelerdeki fiyatları ise belirleyen unsur bir ortak fiyat cetveli değil OSGB’ler arasındaki ekonomik rekabet bir OSGB herhangi bir firmaya işyeri hekimliği hizmeti satmak için bir teklif götürüyor.
Diğer OSGB aynı firmaya daha düşük bir teklif götürüyor. Zaman içinde bu tekliflerde yarı yarıya düşmeler başlıyor. Otomatik olarak işyeri hekiminin maaşlarındaki düşüş karşımıza çıkıyor. Kısacası piyasanın acımasız koşullarına bir sağlık ve güvenlik hizmeti terk ediliyor. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları taşeron bir firmada çalışır konuma düşüyor. Bana sorarsanız bu maddi ilişkilerin yarattığı ana sonuç, Taşeron olarak çalışan ve çalıştıran işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları karşımıza çıkıyor.
FİRMA İLE OSGB İLİŞKİLERİ
Bu ilişkide en önemli belirleyici faktör ucuz iş gücü olarak karşımıza çıkıyor. Bu kadar hayati öneme sahip bir konuda firmalar ile OSGB’ler arasında işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı atamasında tek kriter göz önüne alınıyor. O da kim daha ucuza çalışırsa. Kalite, bilgi, tecrübe tamamen yerini ucuz çalışabilecek işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına bırakıyor. Bu ekonomik ilişki şekli zamanla işin kalitesinde düşüş ve kağıt üzerinde yapılan göstermelik ilişkilere iniyor. Bir yıldır çok ciddi kapasitesi olan ve bünyesinde ciddi sayıda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştıran bir OSGB’de yönetici konumunda çalışıyorum. Tek bir firma anlaşması yapılırken işyeri hekimi tecrübesi, bilgisi veya kalitesi. Tek bir firmanın verilecek hizmetin üzerine pazarlık veya anlaşma yaptığına şahit olmadım. Bir OSGB’nin bir firmaya hizmet satabilmesinin tek yolu ekonomik olarak en uygun teklifi vermek. Bu da projenin sonunda hizmet olarak azami evrak bazında firmayı denetlemeden korusun, ekonomik veya başka yaptırıma kalmasın en bazal seviyeden hizmet üretmeyi getiriyor.
OSGB’LER VE İŞ GÜVENLİĞİ
OSGB’lerle firmalar arasındaki ekonomik ilişkiyi geçelim iş güvenliği ilişkisine bakalım biraz da . Eski durumda bir işyeri hekimi çalıştığı firmada gördüğü bir iş güvenliği hizmet zaafını hemen işverene iletir. İşveren bu açığı kapatmaya çalışırdı. İşveren maddi veya başka bir sebepten üzerine düşen bir sorumluluğu yerine getiremediği zaman işveren ile işyeri hekimi arasında çıkan anlaşmazlıklarda en azından her iki sözleşme tarafına da eşit uzaklıkta, hatta işyeri hekimine daha yakın duran bir tabip odası sürece dahil olur. Bu anlaşmazlıklar genelde işyeri hekiminin işvereni bir şekilde bu açığı kapatması yönünde ikna edebilirdi. Şimdi OSGB’lerde aynı durum oluştuğunda araya İlk olarak OSGB’ler girmekte. Bir işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı gördüğü bir eksikliği ilettikten sonra çözülmüyorsa, arada devreye giren OSGB gerçekliği başlıyor. O zaman işveren OSGB’yi arıyor: “Ben bana gönderdiğiniz işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanından memnun değilim. Değiştirelim.” OSGB’ler ticari amaçla kurulmuş şirketler mecburen müşterisiyle çalışanı arasında kaldığında çoğunlukla müşterisinin yanında yer alarak ,firmayı kaybetmemek için yeni bir işyeri hekimi ayarlıyor. Bu süreç zaman içinde en çok işverenin dediğini yapan, çatışmayan, zorlamayan işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının tercih edildiği bir sürece doğru evriliyor.
OSGB VE DENETLEMELER
İş güvenliği alanında çalışan herkes çok iyi bilir ki bu işlerin düzelmesinin en önemli ayaklarından biri devlet denetiminin artması ve hissedilmesidir. Denetlemenin devlet kurumları tarafından yapılmasının zorunluluğu şundan dolayıdır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bu sistem içinde layığıyla denetleme yapamaz. Çünkü maaşını aldığın bir firmayı gidip denetleyemezsin. Denetlersen işveren yapmadığı yükümlülükleri sen gidip herhangi bir devlet kurumuna şikayet edersen öncelikle işinden olursun. Çünkü kimse maaşını ödeyen bir mekanizmada maaş aldığı patronunu şikayet edemez. Her sorun orta yol bulunarak çözülür. Bulunan orta yol ise her zaman işverenin istediği, işçinin güvenliğinin atlandığı bir orta yol olacaktır. Zaten de pratik çalışma dönemimde hep böyle bir süreç yaşanıyor.
Yaşanan bir örnekle bunu size anlatayım. Benim çalıştığım OSGB 2014 yılı ocak ayında çok ünlü bir kimya fabrikasıyla anlaştı. Bu firmaya işyeri hekimi olarak görevlendirildim. Bu firma İş güvenliği açısından o kadar sabıkalı bir firma ki benim de bunu kabul etmem biraz da burada acaba cidden bir yol alabilme ihtimalimin olup olmadığını görmekti. Fabrikaya başladığım ilk günler saha analizimi yaptım. Tüm eksiklik ve riskleri bir rapor haline getirdim. Fabrikanın müdürüyle sonra da sahibinin oğluyla, ki fabrikada tüm işleyiş bu kişiden sorumlu, bir toplantı yaptım. Yasayı ayrıntısıyla anlatıp raporumla beraber sundum. Revir açılması gerektiği, revirin malzeme listesini, fabrikada çalışanların periyodik muayenesi için gerekli tetkiklerin yaptırılması gerektiği falan… Ancak tam bir hayır almasam da süreç aylarca sürdü. Bu dönemde hep bir bahane, hep bir gerekçeyle işveren bu yapılacakları erteledi. Dördüncü ayda ancak revir kuruldu. Adına revir demeye bin şahit lazım. Gerekli malzemelerin yüzde ellisi bile yoktu. Bu firmada ana üretimde taşeron bir firma çalışıyordu. Topu her zaman onun üstüne atarak, yok o firma alacak, tetkikleri o firma yaptıracak diyerek bir yılın sonuna geldik. Hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmedi. Bu dönemde ise firma şikayet üzerine ki her yıl düzenli şikayet edilen bir firma burası iki kez de denetleme geçirdi. Hiçbir sorun yaşamadı. Tüm bu eksiklerine rağmen.
Benim yaşadıklarıma gelince;
Bu firma hiçbir yaptırımla karşılaşmayan firmayla olan ilişkimi kesmek için OSGB yetkilileriyle görüştüm. OSGB’nin bakış açısı şuydu: “Hocam bu belirlediğiniz eksikleri hukuken bizi koruması için tespit öneri defterine yazdınız mı?” Cevabım evet olunca; “Boş ver hocam biz bize düşeni yapmışız. Kendimizi de sağlama almışız. O zaman artık yapacak bir şey yok” dendi. Cidden öyle mi?
Yasalara bakarsanız öyle. Siz eksikliği görmüş ve göstermişsiniz. Firma bunu yapmamışsa yapacağınızın sınırı burası.
Evet gelelim tablonun anlattıklarına ;
1. İsmaillerin meslek hastalığı için ilk tetkikler yapılmış ve iş güvenliği önlemleri alınmış mı? HAYIR
2.Hem alt taşeron firma hem de ana işveren bunlardan haberdar edilip, yükümlülükleri defalarca söylenmiş ve resmi kayıt altına alınmış mı? EVET
3.Bütün bu eksiklerden çalışma bakanlığı müfettişleri haberdar olmuş mu? EVET
4. Herhangi bir yaptırım uygulanmış mı? HAYIR
5. Bu hizmeti vereceğine dair sözleşme imzalayan OSGB’nin bu hizmeti verme koşullarının oluşmadığı bilgisi OSGB’ye verilmiş mi? EVET
Sonuç; işveren açısından bir sorun yok. Masrafa girmemiş, işçisine herhangi bir hizmet götürmemiştir. OSGB açısından sorun yok. Sözleşme devam etmiş aylık düzenli ücretlerini tahsil etmiş. Devlet açısından sorun yok. Her şey kağıt üzerinde tam ve kılıfında yürümüş. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı için sorun yok. Maaşını almış vicdanen kendi üzerine düşeni yapmış.
Sorun bir tane var o da aslına dönüp bakarsanız; İsmaillerde. Düşünün tüm bu yasaların, anlaşmaların, organizasyonların kurulma sebebi olan İsmaillerin can güvenliği ve sağlığı. İşte sorun burada bunun dışında herkes parasını kazanmış, maaşını almış, işini bir şekliyle yoluna koymuşken İsmail revirsiz kalmış. Sağlık taramaları yapılmamış. Fabrika içinde önlemleri alınmamıştır.
İşte OSGB sistemi üzerine size son sözüm. Bu yasalar ve bu denetleme mekanizmalarıyla kurulan bu sistem. Göreceksiniz hiçbir sorunumuza çözüm getirmeyecek. Sadece daha fazla evrak tutulacak, her şey kağıt üzerinde yapılacak, işvereni zamanla bu kazalarda hukuki olarak korumaya dönük bir sisteme dönecek. Bunu şimdiden görmek için kahin olmaya gerek yok. İsmailler iş kazalarında günde üçer beşer ölmeye devam edecek.
Uzm. Dr. Gökmen ÖZCEYLAN
İşyeri Hekimi
Moderatörün son düzenlenenleri: