Fatih Özcan
Site Kurucusu
- Katılım
- 7 Aralık 2013
- Şehir
- Yurt Dışı
- Sertifika
- Diğer Belge
- Firma
- ABL Group
Silikozis Nedir?
En eski meslek hastalıklarından biri olan silikozis, solunumla alınabilecek boyuttaki silika kristallerinin neden olduğu ve bir süre solunması sonucu kalıcı ve ilerleyen hasara yol açan bir akciğer hastalığı.
Silikozis, etken maddesi olan silika taşlarıyla girdiği akciğeri zaman içinde yavaş yavaş oksijensiz bırakarak yok ediyor. Maruz kalma oranına göre seyri ve etkileme gücü değişen hastalığın geri dönüşü mümkün değil.
Kazma, delme, tünel açma işlemleri, taş ocakları ve madenler (kömür, altın, kalay, demir, bakır, nikel, gümüş, granit, tungsten, uranyum, v.b.) silikoz açısından riskli iş kolları. Silikanın kullanıldığı ve silikoz gelişme riski olan diğer bazı iş kolları ise gemi yapımında çeliğin boyaya hazırlanması, mücevher kesme, işleme, cilalama işlemleri, kurşun kalem yapımı, cam, kristal, tuğla imalatı, seramik, porselen ve çini yapımı, dökümhanelerde döküm kalıptan çıkarıldıktan sonra temizleme, perdahlama, çapak giderme, cilalama işlemleri, diş protezi yapımı ve kot taşlama veya taşlanmış kot imalatı olarak da bilinen kot kumlamacılığı bu hastalığın yatağını oluşturuyor.
Dünya'da ve Türkiye'de Silikozis
Her ne kadar son yıllarda kot kumlamacılığı ile gündeme geldi ise de, silikozis’in insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğunu Mısır mumyalarında silikotik nodüllerin bulunması gösteriyor. Alman mineroloji bilgini Georgius Agricola 1556’da yazdığı “Treatise on Mining” kitabında, 1713’te ise İtalyan hekim Bernardino Ramazzini bu hastalıktan söz ediyor. Ramazzini, silikozisi, kaya parçalama, yani taş ocağı işçilerinin ve madencilerin yakalandığı bir akciğer hastalığı olarak tanımlıyor.
Çok sonraki yıllarda gelişen teknoloji ile birlikte yüksek basınçlı kompresörlerin kullanıldığı maden, kum püskürtme ve birçok endüstriyel iş kolunda çalışan işçilerin maruz kaldığı toz oranındaki dramatik artış, hastalığı hızla ölümcül bir hale soktu.
Silikozis ile bugünkü anlamda ilk mücadele 1932’de, Amerika’da bir tünel yapımında çalışan işçilerin çoğunda bu hastalığın görülmesiyle başladı. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) 1947’de silikozis’i meslek hastalığı olarak ilan eti. Dünya kamuoyunda büyük bir farkındalık oluştu ve Türkiye de aynı yıl bu hastalığı meslek hastalığı olarak kabul etti.
Avrupa'da da Yasak
Kot taşlama ile gündeme gelen kumlamacılık, batıda cam sanayi, dökümcülük-metal parlatma ve benzeri birçok sektörde kullanılmış olan ancak kapalı alanda yapıldığında çok aşırı silika maruziyetine neden olan bir işlem.
Hastalığın alınan tedbirlerle gelişmiş ülkelerde belli bir seviyede kontrol altında tutulmasına rağmen, örneğin ABD’de farklı sanayi kollarındaki 200 binden fazla işletmede çalışan 2 milyon civarında kişide potansiyel silika tozu maruziyeti olduğu tahmin ediliyor. Yine Amerika’da 2000’li yıllarda yılda 200 civarında silikaya bağlı ölüm meydan geliyordu. Ancak bu rakam giderek azaldı.
Bu maruziyet batıda da 1940-50’lerde silikozis hastalarında yoğun artışlara yol açtı. Bu yüzden, 1951’de İngiltere’de, 1966’da ise Avrupa ülkelerinde yasaklandı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde çok üst seviyede alınan önlemler çerçevesinde uzay giysileriyle açık alanda uygulaması süren ‘kumlamacılık’ işlemi Türkiye’de de 2009’da sadece tekstil sektöründe yasaklandı.
Türkiye'ye Almanya'dan Geldi
Deniz kumunun basit bir kompresör yardımıyla yüksek basınçta püskürtülmesi esasına dayanan, uygulandığı yüzeyleri pürüzsüzleştirmeye, aşındırmaya yarayan kumlama yöntemi, Türkiye’de 1980’lerin sonunda tekstil sektöründe uygulanmaya başladı
Kesin olmamakla birlikte 1987 senesinde Almanya’da İstanbul’a gelen bir işçi, Alman teknikerlerin de yardımıyla Alibeyköy’de dere kenarında bir kot kumlama atölyesi kurdu. ‘Hacı’ lakaplı bu işçinin kurduğu atölye sonrasında İstanbul’un kenar mahallelerinde birbiri ardına mantar gibi kot kumlama atölyeleri açıldı. Büyük çoğunluğu “merdivenaltı” olan bu küçük atölyelerde kapalı ortamlarda sağlıksız koşullarda çalıştırılan işçiler her gün saatlerce hastalığın etken maddesi olan silika yüklü toz bulutuna maruz kaldı.
İlk Ölüm Türkiye'de
Kot kumlama atölyelerinde çalışan işçilerde ilk silikozis vak’ası Erzurum’da 2004 yılında ortaya çıktı ve yıllar içinde hızla arttı. Silikozisten ilk işçi ölümü ise 2005’te İstanbul’da oldu. Bu, dünyada da kayıtlara geçen ilk ölüm vak’ası. Vak’a sayısı 2007’de arttı. Şu anda kesin sayı bilinmemekle birlikte, Türkiye’de iki bine yakın silikozis hastası olduğu tahmin ediliyor. Silikozisten Türkiye’de bugüne kadar 73 kişi yaşamını yitirdi.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre, Türkiye’de yılda 200-300 civarında silikozis vakası tespit ediliyor. Ancak sigortasız çalıştırılanlar kayıtlara girmediğinden bu rakam gerçek verileri yansıtmaktan uzak görünüyor.
Türkiye'de Yasaklama ve Ücretsiz Tedavi
Silikoz hastalarının ve ölümlerin artması üzerine Sağlık Bakanlığı, Mart 2009’da yayınladığı genelgeyle kot kumlama işlemini yasakladı. Bakanlık genelgede, "Bilimsel komisyon kararı, uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuatımızın hükümleri dikkate alınarak her türlü kot giysi ve kumaşlara uygulanan püskürtme işleminde kum, silis tozu veya silika kristalleri içeren herhangi bir madde kullanılması yasaklanmıştır. Daha önce bu işlerde çalışıp, sağlık durumları hakkında güncel kayıt bulunmayan vatandaşlarımız, kendilerine en yakın sağlık kurum ve kuruluşlarında değerlendirilerek ihtiyacı olanların tedavilerine süratle başlanacaktır" ifadelerini kullandı.
İşçilere Torba Yasa İle Aylık Bağlandı
Sağlık Bakanlığı’nın yasaklamasının ardından Ocak 2010’da Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla hiçbir sosyal güvencesi olmayan silikozis hastaları, sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlandırılmaya başlandı.
Ancak işçiler SGK kapsamına alınmadı, 25 Şubat 2011’de resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kamuoyunda torba yasa ya da özürlüler yasası olarak bilinen 6011 sayılı yasa ile, 2022 sayılı 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkındaki yasaya geçici madde eklenerek aylığa bağlandı.
Bu yasanın silikozis hastalarına tanıdığı haklardan yararlanmak için koyduğu üç aylık başvuru süresi 24 Mayıs 2011 tarihinde sona erdi.
Silikozis hastası işçilerin yararlandırılacakları haklar, aynı yasanın içinde koşullarıyla birlikte şöyle sıralandı:
Kaynak :
En eski meslek hastalıklarından biri olan silikozis, solunumla alınabilecek boyuttaki silika kristallerinin neden olduğu ve bir süre solunması sonucu kalıcı ve ilerleyen hasara yol açan bir akciğer hastalığı.
Silikozis, etken maddesi olan silika taşlarıyla girdiği akciğeri zaman içinde yavaş yavaş oksijensiz bırakarak yok ediyor. Maruz kalma oranına göre seyri ve etkileme gücü değişen hastalığın geri dönüşü mümkün değil.
Kazma, delme, tünel açma işlemleri, taş ocakları ve madenler (kömür, altın, kalay, demir, bakır, nikel, gümüş, granit, tungsten, uranyum, v.b.) silikoz açısından riskli iş kolları. Silikanın kullanıldığı ve silikoz gelişme riski olan diğer bazı iş kolları ise gemi yapımında çeliğin boyaya hazırlanması, mücevher kesme, işleme, cilalama işlemleri, kurşun kalem yapımı, cam, kristal, tuğla imalatı, seramik, porselen ve çini yapımı, dökümhanelerde döküm kalıptan çıkarıldıktan sonra temizleme, perdahlama, çapak giderme, cilalama işlemleri, diş protezi yapımı ve kot taşlama veya taşlanmış kot imalatı olarak da bilinen kot kumlamacılığı bu hastalığın yatağını oluşturuyor.
Dünya'da ve Türkiye'de Silikozis
Her ne kadar son yıllarda kot kumlamacılığı ile gündeme geldi ise de, silikozis’in insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğunu Mısır mumyalarında silikotik nodüllerin bulunması gösteriyor. Alman mineroloji bilgini Georgius Agricola 1556’da yazdığı “Treatise on Mining” kitabında, 1713’te ise İtalyan hekim Bernardino Ramazzini bu hastalıktan söz ediyor. Ramazzini, silikozisi, kaya parçalama, yani taş ocağı işçilerinin ve madencilerin yakalandığı bir akciğer hastalığı olarak tanımlıyor.
Çok sonraki yıllarda gelişen teknoloji ile birlikte yüksek basınçlı kompresörlerin kullanıldığı maden, kum püskürtme ve birçok endüstriyel iş kolunda çalışan işçilerin maruz kaldığı toz oranındaki dramatik artış, hastalığı hızla ölümcül bir hale soktu.
Silikozis ile bugünkü anlamda ilk mücadele 1932’de, Amerika’da bir tünel yapımında çalışan işçilerin çoğunda bu hastalığın görülmesiyle başladı. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) 1947’de silikozis’i meslek hastalığı olarak ilan eti. Dünya kamuoyunda büyük bir farkındalık oluştu ve Türkiye de aynı yıl bu hastalığı meslek hastalığı olarak kabul etti.
Avrupa'da da Yasak
Kot taşlama ile gündeme gelen kumlamacılık, batıda cam sanayi, dökümcülük-metal parlatma ve benzeri birçok sektörde kullanılmış olan ancak kapalı alanda yapıldığında çok aşırı silika maruziyetine neden olan bir işlem.
Hastalığın alınan tedbirlerle gelişmiş ülkelerde belli bir seviyede kontrol altında tutulmasına rağmen, örneğin ABD’de farklı sanayi kollarındaki 200 binden fazla işletmede çalışan 2 milyon civarında kişide potansiyel silika tozu maruziyeti olduğu tahmin ediliyor. Yine Amerika’da 2000’li yıllarda yılda 200 civarında silikaya bağlı ölüm meydan geliyordu. Ancak bu rakam giderek azaldı.
Bu maruziyet batıda da 1940-50’lerde silikozis hastalarında yoğun artışlara yol açtı. Bu yüzden, 1951’de İngiltere’de, 1966’da ise Avrupa ülkelerinde yasaklandı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde çok üst seviyede alınan önlemler çerçevesinde uzay giysileriyle açık alanda uygulaması süren ‘kumlamacılık’ işlemi Türkiye’de de 2009’da sadece tekstil sektöründe yasaklandı.
Türkiye'ye Almanya'dan Geldi
Deniz kumunun basit bir kompresör yardımıyla yüksek basınçta püskürtülmesi esasına dayanan, uygulandığı yüzeyleri pürüzsüzleştirmeye, aşındırmaya yarayan kumlama yöntemi, Türkiye’de 1980’lerin sonunda tekstil sektöründe uygulanmaya başladı
Kesin olmamakla birlikte 1987 senesinde Almanya’da İstanbul’a gelen bir işçi, Alman teknikerlerin de yardımıyla Alibeyköy’de dere kenarında bir kot kumlama atölyesi kurdu. ‘Hacı’ lakaplı bu işçinin kurduğu atölye sonrasında İstanbul’un kenar mahallelerinde birbiri ardına mantar gibi kot kumlama atölyeleri açıldı. Büyük çoğunluğu “merdivenaltı” olan bu küçük atölyelerde kapalı ortamlarda sağlıksız koşullarda çalıştırılan işçiler her gün saatlerce hastalığın etken maddesi olan silika yüklü toz bulutuna maruz kaldı.
İlk Ölüm Türkiye'de
Kot kumlama atölyelerinde çalışan işçilerde ilk silikozis vak’ası Erzurum’da 2004 yılında ortaya çıktı ve yıllar içinde hızla arttı. Silikozisten ilk işçi ölümü ise 2005’te İstanbul’da oldu. Bu, dünyada da kayıtlara geçen ilk ölüm vak’ası. Vak’a sayısı 2007’de arttı. Şu anda kesin sayı bilinmemekle birlikte, Türkiye’de iki bine yakın silikozis hastası olduğu tahmin ediliyor. Silikozisten Türkiye’de bugüne kadar 73 kişi yaşamını yitirdi.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre, Türkiye’de yılda 200-300 civarında silikozis vakası tespit ediliyor. Ancak sigortasız çalıştırılanlar kayıtlara girmediğinden bu rakam gerçek verileri yansıtmaktan uzak görünüyor.
Türkiye'de Yasaklama ve Ücretsiz Tedavi
Silikoz hastalarının ve ölümlerin artması üzerine Sağlık Bakanlığı, Mart 2009’da yayınladığı genelgeyle kot kumlama işlemini yasakladı. Bakanlık genelgede, "Bilimsel komisyon kararı, uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuatımızın hükümleri dikkate alınarak her türlü kot giysi ve kumaşlara uygulanan püskürtme işleminde kum, silis tozu veya silika kristalleri içeren herhangi bir madde kullanılması yasaklanmıştır. Daha önce bu işlerde çalışıp, sağlık durumları hakkında güncel kayıt bulunmayan vatandaşlarımız, kendilerine en yakın sağlık kurum ve kuruluşlarında değerlendirilerek ihtiyacı olanların tedavilerine süratle başlanacaktır" ifadelerini kullandı.
İşçilere Torba Yasa İle Aylık Bağlandı
Sağlık Bakanlığı’nın yasaklamasının ardından Ocak 2010’da Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla hiçbir sosyal güvencesi olmayan silikozis hastaları, sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlandırılmaya başlandı.
Ancak işçiler SGK kapsamına alınmadı, 25 Şubat 2011’de resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kamuoyunda torba yasa ya da özürlüler yasası olarak bilinen 6011 sayılı yasa ile, 2022 sayılı 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkındaki yasaya geçici madde eklenerek aylığa bağlandı.
Bu yasanın silikozis hastalarına tanıdığı haklardan yararlanmak için koyduğu üç aylık başvuru süresi 24 Mayıs 2011 tarihinde sona erdi.
Silikozis hastası işçilerin yararlandırılacakları haklar, aynı yasanın içinde koşullarıyla birlikte şöyle sıralandı:
- Sigortalı olmayan ve silikozis hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünü en az yüzde 15 kaybedenlere SGK tarafından aylık bağlanmıştır.
- Bu kişilerin bu haktan yararlanabilmeleri için, yasanın Resmi Gazete’de yayım tarihinden itibaren 3 ay içinde resmi başvurularını yapmaları gerekmektedir. ( 24 Mayıs 2011 son başvuru tarihi )
- Kişinin meslekte kazanma gücünü kaybettiğine, meslek hastalıkları tespit hükümleri çerçevesinde, SGK Sağlık Kurulunca karar verilecektir.
- Kendisine aylık bağlanan silikozis hastası yaşamını yitirirse, hastanın aylığı eşine ve çocuklarına bağlanacak ve SGK kapsamına alınacaktır.
- Eş ve çocuklara bağlanacak aylıkların toplamı, hastanın kendisine bağlanan aylık tutarı geçemeyecek. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse eş ve çocukların aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılabilecektir.
- Bu şekilde aylık alanların çalışmaya başlamaları halinde aylıkları kesilecektir.
- Ayrıca aylık bağlanan hasta ile eş ve çocuklarına Yeşil Kart verilecektir.”
Kaynak :
Son düzenleme: