Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
Bu yazımda, 2006 yılında yayınlanmış olmasına rağmen, öğretmenlerin fiziksel ve özellikle ruh sağlığıyla ilgili önemli sonuçları olan bir araştırmayı ele alacağım.
Viviane Kovess-Masféty, Christine Sevilla-Dedieu, Carmen Rios-Seidel, Eléna Nerrière ve Christine Chan Chee tarafından Fransa’da yapılan çalışma öğretmen olmakla belli sağlık sorunlarına sahip olmak arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdı.
Öğretmenler ile diğer memurlar karşılaştırıldı
Çalışma, Fransız kamu çalışanlarının ve onların bakmakla yükümlü yakınlarının sigorta kurumu olan MGEN‘de sigortalı öğretmenler (anaokulu, ilköğretim, lise, meslek lisesi, özel eğitim okullarında vb çalışan öğretmenler) ile okullarda ya da diğer bakanlıklarda sivil memur olarak çalışan personel (yönetici, müdür, teknisyen, gözetmen, ofis çalışanı, hizmetli vb) ile yapıldı. Çalışmayı yürütenler, çoğunun orta sınıf olması, iş ve gelir güvencelerinin olması gibi, öğretmenlere çok benzer sosyolojik özellikler göstermesi yüzünden, öğretmenlerle karşılaştırılacak grubu devlet memuru olarak seçti.
Haklarında hiçbir fiziksel ve ruhsal bilgi toplamaksızın, yaşları 20-60 arasındaki MGEN’li 10.000 kişiye posta yoluyla anket gönderildi. Ankete geri dönüş yapanların içinden işsizler, iş arayanlar, emekliler, ev kadınları, çalışmayan öğrenciler çalışmaya dahil edilmedi. Bununla birlikte, hastalık izninde olsa bile aktif çalışanlar çalışmaya dahil edildi.
5496 kişi çalışmaya dahil edildi. Bunların 3679’u aktif olarak öğrencilere ders veren öğretmen, 1817’si öğretmen olmayan çalışan idi.
Öğretmen olmak daha kötü bir ruh sağlığına sahip olmak anlamına mı geliyor?
Bugüne kadar yapılmış çalışmalar öğretmenlerin ruh sağlığı bozukluklarından fazlasıyla muzdarip olduklarına dair inancın hem halk, hem de öğretmenler arasında yaygın olduğunu göstermektedir. Öğretmenler stres ve mesleki tükenmişlik sendromunu daha fazla yaşadıklarını iddia ediyorlar. Bizim ülkemizde öğretmenler bu sorunu “insanla uğraşmak“, halkımız ise “biz evde bir tanesiyle baş edemiyoruz, o kadar çocukla uğraşılır mı” diye ifade ediyor.
Benzer çalışmalar bizim ülkemizde de yapılmasına ve öğretmenlerin stres düzeyleri yüksek çıkmasına rağmen, bu çalışmadaki gibi uygun bir kontrol grubuyla karşılaştırmalı bir çalışma ülkemizde yoktur, ya da en azından araştırmama rağmen ben bulamadım. Çalışma bu yönüyle, yalnızca ülkemiz için değil, tüm dünya için de önemlidir.
Bu çalışmada, ruh sağlığıyla ilgili iki önemli sonuç çıkmıştır. Öğretmenlerde psikiyatrik bozukluklar daha yüksek oranda görülmemektedir veöğretmenler ruhsal sıkıntıdan daha fazla muzdarip değildirler. Yani, öğretmenler, öğretmen olduklarından dolayı, daha kötü bir ruh sağlığına sahip görünmemektedir.
Bununla birlikte, çalışmada, öğretmenlerin ruhsal sıkıntı düzeyi yaşla birlikte artıyor görünmekle birlikte, öğretmen olmayanlara kıyasla onların konut, çevre veya serbest zaman gibi yaşam durumlarından daha hoşnut oldukları ortaya çıkmıştır.
Öğretmenler fiziksel rahatsızlıklardan daha fazla muzdarip
Çalışma sonucunda, ruh sağlığının aksine, bir dizi fiziksel rahatsızlığın öğretmenlerde daha yaygın olduğu ortaya çıkmıştır.
Hem kadın hem de erkek öğretmenlerde rinofarenjit ve larenjit yaşam boyu daha yaygın görülmektedir. Bunlar öksürük, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, gıcık, ses kısıklığı gibi ses sorunlarını da içeren üst solunum yollarının rahatsızlıklardır.
Erkek öğretmenlerde alt idrar yolu enfeksiyonları ve konjuktivitler (sıklıkla gözde kaşıntı, kızarıklık ve sulanma yapan rahatsızlık) yaşam boyu daha yaygın görülmektedir.
Kadın öğretmenlerde bronşit, ekzema/dermatit ve varisli damarlar yaşam boyu daha yaygın görülmektedir.
Bir hastalığın bir cinsiyetteki öğretmende yaygın görülmemesi, diğer cinsiyetteki öğretmen için endişelenilmemesini gerektirmez. Çünkü, bu sağlık sorunlarının bazıları öğretmen mesleğindeki iş durumlarıyla ilgili olabilir ve bu durumlara doğal olarak her iki cinsiyet de maruz kalmaktadır. Örneğin, kontak dermatit için tebeşir tozuna maruz kalmak, varisli damarlar için ayakta çalışma, idrar yolu enfeksiyonları için tuvalet ihtiyacını zamanında gidermemek ya da tuvaleti gelmesin diye az su içmek gibi davranışlar ya bizzat meslek hastalığına neden olmakta, ya da oluşumuna katkıda bulunarak işle ilgili hastalıklara neden olmaktadır.
Sonuç yerine
Çalışma önemli, ancak anket üzerinden değil, öğretmenlerin ve karşılaştırılacak kontrol grubunun sağlık kayıtları üzerinden yapılacak bir çalışmakonuyla ilgili en sağlıklı bilgileri bize verecektir.
Çalışmanın, öğretmenlerin ruhsal sorunları tarafının ülkemiz için ne kadar geçerli olduğu tartışılır. Çünkü, bizde öğretmenler Fransa’daki gibi asıl olarak “orta sınıf” değil, ücret, iş güvencesi, konut ve çevre konumlarından dolayı neredeyse “alt sınıf” sayılırlar. Okullardaki iş yüklerinin fazlalığıise sanıyorum Fransız meslektaşlarıyla kıyaslanamaz bile. Bununla birlikte, ülkemizde yapılacak çalışmalarla konu araştırılmalıdır.
Öğretmenlerin fiziksel rahatsızlıkları, uygun bir tanı sistemi olmadığı için, kayıtlara ne meslek hastalığı, ne de işle ilgili hastalık olarak geçmektedir. Bu yüzden, öğretmenlerin mesleki sağlık sorunlarıyla ilgili en doğru veriler ancak böyle bir tanı sistemi ile mümkün olabilir. Böylece, hangi hastalığın hangi yaygınlıkta olduğu ortaya çıkacak, önlemler sorunun ciddiyetine göre belirlenecektir. Bu tanı sistemini gerçekleştirme görevi ise Sağlık Bakanlığı’nın omuzlarındadır.
Yazar: / 20 Şubat 2016