• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Mesleki Kanser Tanısı Konulmuyor

Musa Kamil Ekin

Yönetim Grubu
Katılım
6 Nisan 2015
Sertifika
C Sınıfı
Firma
BelKo ltd.şti.
konsultasyon.jpg


Türkiye’de her yıl 9 ila 15 bin arası çalışanın, işinden kaynaklı kansere yakalandığı tahmin ediliyor. Bu vakaların hiçbiri meslek hastalığı olarak kayda geçmiyor. Bu nedenle hastalar, sosyal ve ekonomik haklarından mahrum kalıyor. Mesleki kanser, tekstilden havacılığa her sektörde karşımıza çıkıyor.


İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı hekimlerinden Dr. Coşkun Canıvar, Türkiye’de her yıl 9 ila 15 bin arasında çalışanın yaptığı işten kaynaklı kansere yakalandığını, ancak bu mesleki hastalıkların tespit edilmediğini söyledi. Canıvar, “hastalığın mesleki olduğu tespit edilmediği için yurttaşlar tazminatlarından ve yüksek emeklilik ücretinden mahrum kalıyor” dedi.

Coşkun Canıvar, “Mesleki kanserlerin tüm dünyadaki kanserlerin yüzde 6 ila 10’unu oluşturduğu tahmin ediliyor. Bizde de her yıl 150 bin üzerinde kanser tanısı konuluyor. Bu rakamları dikkate aldığınızda 9 bin ila 15 bini mesleki kanser. Ancak bizde mesleki kanser tanısı konulmuyor” dedi.
GEMİ SÖKÜMÜ KANSEROJEN

Kanserlerin işkollarına ve maruz kalınan kanserojenlere göre farklılık gösterdiğinden söz eden Coşkun Canıvar, akciğer kanserlerinde asbest vesilikanın başta geldiğini söyledi. Bu iki kanserojenin tahmin edilemeyecek kadar çok iş kolunda kullanıldığını söyleyen Canıvar, “Asbest kullanımının en fazla çimentoya karıştırılmasından sonra inşaat işkolunda, daha sonra tesisatçılar, dökümhane çalışanları, boru imalatı gibi birçok iş kolunda çalışanlar asbeste maruz kalıyor. Asbeste karşı büyük mücadele var ve birçok ülkede yasaklandı ama Türkiye’de özellikle tersanelerde durum önemli. Dünyada özellikle 5 ülkede gemi sökümü yapılıyor. Türkiye de bu 5 ülkeden birisi… Yılda 100 ila 110 civarında gemi sökülüyor. Bu gemilerin birçok aksamında en zehirli asbest türleri kullanılıyor. İşçilerin çalıştıkları binaların çatıları dahi asbestli kaplama malzemeleri içeriyor.

SİLİKA ÇOK YERDE KULLANILIYOR
Silikanın kot kumlamayla adını duyurduğunu ama bu tozun kullanılması nedeniyle tava-tencere imalatı, cam sanayi, mermer ocaklarında, diş teknisyenlerinde, granit sektörü gibi slikanın bulunduğu birçok iş kolunda çalışanlarda meslek hastalıkları ve kanser riski olduğunu belirten Canıvar,diş teknisyenlerinde de ağır metal, slika, nikel, berilyum gibi akciğer kanseri gelişiminde rol oynayan kanserojenlere maruziyet olduğunu belirtti. Türkiye’de 20 bin civarı diş teknisyeni çalışıyor, bunlardan yüzde 80’i “merdiven altı atölye” diye tabir edilen 5-10 kişinin çalıştığı küçük yerlerde çalıştırılıyor. Bu laboratuvarlara yaptığımız ziyaretlerden de bildiğimiz kadarıyla işçiler günde 13-14 saat çalıştırılıyorlar, birçoğu maske ve ortamda hava emicisi olan, negatif aspiratör dediğimiz cihazları kullanmadan çalışıyorlar. Birçok laboratuvarda da ortamın genel havalandırması yok. İşçi sağlığının hiçe sayıldığı bu ortamlarda haftada 6 gün, uzun saatler boyunca çalışan işçilerin tümü ciddi meslek hastalıkları ve mesleki kanser riski taşıyorlar. Tava-tencere imalatında çalışanlarda da meslek hastalıkları riski olduğunu, hatta çocuk işçilerde dahi slikozis vakaları saplandığına da dikkat çeken Canıvar bu alanda Türkiye’de bilimsel yayın olmuş iki vaka olduğunu belirtti. “Tabi bu alanda kapsamlı bir çalışma yapılmadığı için kaç çocuk çalıştırıyor ve kaç işçide hastalığın var olduğu konusunda bilgi yok” diye konuştu.

EN SIK GÖRÜLEN AKCİĞER KANSERİ
Akciğer için ağır metaller, nikel, krom, berilyum, arseniğin kanserojen olduğunu söyleyen Canıvar, yeraltında çalışan maden işçilerinde de kanser riski olduğunu kaydetti. Canıvar, “Mesleki kanserler arasında en büyük yüzdeyi akciğer kanserleri oluşturuyor. Bu konuda ABD’de yapılmış çalışmalarda mesleki kanserler içinde en önemli ölüm sebeplerinden birisi olarak gösteriliyor. Ülkemizde de maruziyet etkenlerine baktığımızda, mesleki kanserler içinde en büyük oranı kapsadığını söylemek mümkün“dedi.

TEKSTİLDEN TARIMA HER SEKTÖRDE
İşyerlerinde toz mazuriyetinin burun ve sinüs kanserine de yol açtığını kaydeden Canıvar, bu tür kanserler için mobilya işçileri, tekstil, ayakkabıimalatı, un değirmeni çalışanları, nikel arıtma işçileri ve metal kaplama işçilerinin risk altında olduğunu belirtti. İdrar torbası(mesane) kanserleri için ise kumaş boyası imalatında, lastik işkolunda, kauçuk imalatın, ayakkabı boyacılarında, petrol işçilerinin risk taşıdığını söyleyen Canıvar, karaciğer kanserlerine, arsenik ve vinil klorite maruz kalınan, bakır, çinko eritme işlemleri gibi, arsenik pestisit üretimi gibi özellikle tarımda yaygın kullanılan pestisite maruz kalan işçilerde rastlanabilaceğini kaydetti.

Karayolu çalışanları risk altında
Deri kanserlerini sık rastlanan kanselerden biri olduğunu vurgulayan Canıvar, “Bunlar, ultroviyole radyasyona bağlı güneş altında uzun süre çalışan işçilerde, özellikle karayolu işçilerinde, ulaşım sektöründe çalışan işçilerde görülüyor. Onun haricinde kömür katranı, elektrot üretimi, boya maddesi endüstrisinde, çatı işçilerinde deri kanserleri riski yüksek olduğunu belirtti.

Pilot ve hosteslerde deri kanseri
Canıvar, “Burada bir spesifik örnek havayolu çalışanları için verilebilir, kozmik radyasyonun belli bir fitin üzerindeki uçuşlarda risk oluşturan, uçuş ekibinde deri kanserleri sıklığını arttıran bir etken olduğunu belirten çalışmalar mevcut” olduğunu belirtti.

Nükleer santral çalışanları hastalanıyor
Kan kanserlerinin (hematolojik kanserler) daha çok radyasyona ve benzene maruz kalınan işkollarında görüldüğünü ifade eden Canıvar, “Radyasyona bağlı kan kanserleri sağlık çalışanlarında, askeri personelde görülüyor. Nükleer enerji şu sıralar Türkiye’nin gündeminde ama Avrupa’da nükleer santrallerde çalışanlarda araştırmalarda kanıtlanmış hematolojik kanserler var. Benzen mazuriyeti nedeniyle de petrol ve rafineri işçilerinde özellikle lösemi sıklığında artışlar görülüyor” şeklinde konuştu.

Mesleki kanser teşhisi neden konulmuyor?
Dr. Coşkun Canıvar, mesleki kanser tanısını Türkiye’de neden konulamadığını, Türkiye’de 2010 yılında 580 meslek hastalığı tanısı konuldu, oysa yıllık 35 bin ila 120 bin arasında meslek hastalıkları tanısı konulması bekleniyor. Mesleki kanserleri de bu rakamlar üzerinden düşünebilirsiniz. Tanı sıfır. Mekanizma çalışmıyor. Kaldı ki meslek hastalığı tanısı koydunuz diyelim, bunun meslek hastalığı olması için çalışanın güvenceli çalışması lâzım.Güvenceli çalışmayan bir işçiye meslek hastalığı tanısı koyma şansınız yok. Net örneğini silikozis işçilerinde gördük. Tıbbi olarak net olarak, işçinin çalıştığı işten hastalığa yakalandığını bilseniz bile, bunu meslek hastalığı olarak devlet işçini güvencesi olmadığından kabul etmiyor”dedi. Canıvar, “Diş teknisyenlerinden biliyoruz, silikozisin meslek hastalıkları hastanesi tanısını koyuyor, maluliyet oranını veriyor, ama üst kurul bunu onaylamayabiliyor, çünkü hasta yüzde 10 üzerinde maluliyet alırsa maaş bağlanması gerekiyor. Kanunlara göre de işçinin tazminatını çalıştığı kurumun ödemesi gerekiyor. Emekli ücretlerini de devletin SGK üzerinden ödemesi gerekiyor. Bu istenmiyor. Asılda Avrupa Birliği uyum sürecinde mesleki riskleri belirleyen ve çalışma ortamını düzenleyen kanunlar çıktı. Ama bunlar kâğıt üzerinde kaldı. Sendikaların, meslek örgütlerini işçilerin bu konuda örgütlü mücadelede bulunması gerekiyor”şeklinde konuştu.

Akciğer kanseri nasıl öldürüyor?
Dr. Coşkun Canıvar, akciğer kanserinin seyri üzerine şu şekilde konuştu: “Akciğer kanserinin tipi özellikle çok önemli, hastalığın tipine göre hastada seyri değişiyor. Hastanın mesleki maruziyetinin yanısıra, çevresel maruziyeti (sigara ve sanayii bölgesinde yaşaması gibi) ve genetik yapısı da önemli. Akciğer kanseri için söylersek, genelde hastalara geç evrelerde hastaneye geliyor. Akciğer kanseri sinsi bir kanser, biz evre 3 diyoruz, daha çok akciğer içinde ameliyat olamayacak düzeyde yayılmış veya diğer organlara, beyin, karaciğer, böbrek gibi başka organlara sıçradığı zaman akciğer kanserleri yakalanıyor. Bu aşamadan sonra hastaların kurtulma şansı olmuyor. Hastayı kemoterapi ve radyoterapi gibi çok zor bir tedavi süreci bekliyor. Asbestten bahsettik meselâ en çok neden olduğu kanser, akciğer zarı kanseri (mezotelyoma) bu kanser türü çok ağrılı seyrediyor.

Buradaki kanser ciddi ızdıraba sebep oluyor. Yani hastanın geriye kalan ömrü ciddi ağrılar içinde geçiyor. Morfin tedavileriyle, ancak destek tedavisi verebiliyoruz. Genel olarak akciğer kanseri için şunu söyleyebiliriz. Tanı konulduktan sonra hastalar tedavi olabilirse, kemoterapi, radyoterapi çok ağır tedaviler olduğu için, vücudun savunma sistemi baskılandığı için enfeksiyonlara açık hale geliyorlar. Çoğu akciğer enfeksiyonuyla kaybediliyor. Tanı koyulduktan sonra ortalama yaşam beklentisi, 2 ila 3 yıl civarında. Özetle geç evrede tanı konulabiliyor ve beklenen yaşam süresi de gayet kısa oluyor. O yaşam süresi de enfeksiyonlarla, ağrılarla, yoğun tedaviyle çok kötü bir şekilde geçtiğini söyleyebilirim.”

kaynak: BirGün

Yazar:
Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!
/ 20 Mart 2016
Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!
 
Üst