Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamında İşveren Vekili Kavramı
Öz
İşveren vekili tanımı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alamamaktadır. Kavram olarak işveren vekili İş Hukuku’nda bulunan tanımdan yararlanılarak, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarından yola çıkılarak yapılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği yönünden işveren vekili kavramı son derece geniş bir kapsama sahiptir. İşyerinde görevlendirilen genel müdür, personel şefi, iş güvenliği uzmanı hatta formen dahi işveren vekili olarak değerlendirilebilir. Özellikle doktrinde ve uygulamalarda işveren vekilinin işyerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemleri konusundaki sorumluluğunun kapsam ve sınırı, iş kazası ve meslek hastalığı hususunda işveren vekiline kusur ithaf edilip edilemeyeceği, edilemeyeceği ve işveren vekilinin idari para cezası yükümlüsü olup olmadığı en yoğun tartışılan konular olarak ileri çıkmaktadır.
Anahtar Sözcükler: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İşveren Vekili, İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarında İşveren Vekili Kavramı, İşveren Vekilinin Kusuru,
Giriş
Buhar makinasının icadıyla beraber 18. yüzyılda yaşanan sanayi devrimi üretimi makineleştirmiş ve iş güvenliği açısından çok çeşitli riskleri çalışma hayatına sokmuştur. Öncelikle kırsal kesimden üretimin olduğu kentlere göç, hijyenik olmayan koşullarda barınmayı beraberinde getirmiştir. Çalışma şartlarının ağırlığı, kötü beslenme, ara vermeksizin günlük 18 saatte varan çalışma süreleri ve bunların yanında uygun olmayan çevre koşullarının bir araya gelmesi hastalıkları, hastalıklar çok fazla çalışanın bir arada ve hijyenik olmayan koşullarda barınmasından dolayı salgınları, salgınlar işçilerin sağlıklarının bozulmasını, sakatlıkları ve ölümleri beraberinde getirmiştir. Sanayi devrimi çalışama hayatına sadece iş sağlığı ve güvenliği riskleri getirmekle kalmamış işletmelerin büyümesine ve yönetimsel olarak büyük değişikliklerin yaşanmasına sebep olmuştur. Gerçek kişilerden oluşan işyerlerinin yanı sıra tüzel kişilikler altında organize olan işyerleri doğmuştur. Özellikle tüzel kişilikli işveren altında organize olan işyerlerinde işin ve işletmenin sürekli olarak denetim ve kontrol altında tutulması ihtiyacı bunun yanı sıra teknolojinin hızlı gelişmesi ve hizmet veya mal üretiminde uzmanlık gereksinimin yoğunlaşması işyerlerinin sevk ve idaresinde uzman bir yardımcıya ihtiyaç duyulmasına sebep olmuştur. Özellikle iş kazalarının artması işyerlerinde mal veya hizmet üretiminde uzman kişilerin gözetimini zorunlu kılmıştır. Sanayi devrimi ile işyerlerinde yaşanan yönetimsel değişiklikler işveren vekilinin doğmasına sebep olurken sanayi devrimiyle beraber artan iş kazaları ve meslek hastalıkları işveren vekili kavramının iş sağlığı ve güvenliği için önemini ortaya koymuştur.
İşveren vekili kavramı esas itibariyle sosyal sigortalar mevzuatından Ticaret Kanuna, Borçlar Kanunundan İş Kanununa kadar çoğu kanun ve düzenlemede yer almaktadır. Bu kanun ve düzenlemeler arasında en önemlisi işçinin ruh ve vücut bütünlüğünü koruması amacı yönüyle ayrı bir yere sahip olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunudur. 6331 sayılı Kanun’da işveren vekili tanımı bulunmamakla beraber bazı noktalarda işveren ve işveren vekili sorumluluk olarak eşit tutulmuştur. Bu noktada mal veya hizmet üretimi için kurulmuş işyerlerinde kimlerin işveren vekili sayıldığı, işveren vekilinin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre görevlerinin neler olduğu ve işveren vekillerinin idari ve cezai sorumluluklarının kapsam ve sınırı büyük önem taşımaktadır. Özellikle işyerine 6331 sayılı Kanun kapsamında uygulanan idari para cezalarında ve işyerinde meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıklarında işveren vekilinin sorumluluğunun kapsam, sınır ve içeri açıklanması gereken önemli hususlardır.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamında İşveren Kavramı
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işveren “Çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar” (İSG Kanun m.3) olarak tanımlanmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İş Hukuku’na paralel bir işveren tanımı çizmektedir.[1] Görüldüğü gibi işveren olarak nitelendirilmenin ilk şartı işçi çalıştırmaktır. İşçi, işveren ile yapmış olduğu sözleşme gereği işin görülmesi süreci içinde işverenin emir ve otoritesi altında[2] olmakta ve işverene karşı hukuki bir bağımlılığı bulunmaktadır.[3] 6331 sayılı Kanuna göre işveren niteliği kazanılmasında ilk şart iş sözleşmesinin tarafı olmak ve çalıştırılan işçi ile yapılan sözleşmenin bir unsuru olarak işin görülmesini isteme ve en üst düzeyde talimat verme yetkisine haiz olmaktır.[4] Tanımdan anlaşılacağı gibi 6331 sayılı Kanun’a göre sadece bir işçi bile istihdam eden işveren sayılmakta, işçinin sigortasının yapılarak kayıt altına alınmasının veya iş hukukuna göre çalışma şeklinin bir önemi olmamaktadır. Sigorta yaptırmaksızın kayıt dışı olarak kısmı süreli bir işçi dahi çalıştıran 6331 sayılı Kanun’a göre işveren olarak kabul edilmektedir.
[1] 4857 sayılı İş Kanunu m.2’ye göre işçi çalıştıran gerçek ve tüzel kişiye ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmaktadır.
[3] Söz konusu hukuki bağımlılık kapsamında işverene emir ve talimat verme yetkisi tanınmakta ve işçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmektedir. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır. İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre kimlerin işveren olarak kabul edildiğini anlamak için birkaç örnekle durumu açıklayalım. Daha önce belirtiğimiz gibi 6331 sayılı Kanunu’na göre işveren sayılmanın şartları bir kişi dahi olsa işçi istihdam etmek ile işletmenin sevk ve idaresinde bulunmaktır. Buna göre gerçek kişiler tarafından kurulmuş olan ve bir kişi dahi istihdam eden şahıs firmalarında işletmede en üst düzeyde emir ve talimat verme yetkisi olan firmanın sahibi işveren olarak kabul edilir. Tabi ki burada bir parantez açarak firma sahibinin reşit olmaması, firmanın iflas ederek devredilmesi veya firmanın sevk ve idaresinin bir müdüre bırakılması gibi durumlarında firma sahibinin 6331 sayılı Kanuna göre işveren olduğu söylenemez. Söz konusu durumlar gibi bazı sebeplerden dolayı işletmenin sevk ve idaresinin devredildiği gerçek veya tüzel kişiler İSG Kanunu’na göre işveren olarak kabul edilir. Tüzel kişiliği bulunan firmalarda işveren tüzel kişiliktir. Her ne kadar işletmenin yönetimi bölünerek farklı kişilerde toplanmış olsa da işletmenin esas sevk ve idaresi yönetim kuruluna ait olduğundan 6331 sayılı Kanunu’na göre işveren tüzel kişilik olarak kabul edilir. Limited şirketlerin sevk ve idaresi müdürler tarafından yürütülmektedir. Limited şirketlerin yönetimi ortaklar tarafından yürütülebileceği gibi ortak olsun veya olmasın 3’üncü kişiler tarafından müdür sıfatıyla da yürütülebilir.[5] Limited şirketinin ortağı olanlar tarafından müdür sıfatıyla yürütülmesi halinde organ niteliği kazanmaktadır. Bu durumdan ötürü limited şirketi ortakları müdür olarak görevlendirilmeleri halinde işveren olarak nitelendirilirken şirket ortağı olmayan birisine devredilmesi durumunda işveren vekili olarak nitelendirilmektedir.[6]
Yukarıda yer alan tanımdan anlaşılacağı gibi işveren bir gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi, tüzel kişiliği olmayan bir kurum ya da kuruluş da olabilmektedir. Dernek, vakıf, belediye gibi tüzel kişiliği olan işverenler yanı sıra bakanlıklar, kamu kurumları ve adi şirketler gibi tüzel kişiliği olmayanlarda 6331 sayılı Kanuna göre işveren olarak değerlendirilmektedir.[7] En son olarak 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren olma niteliği işyerine sahip olma şartına bağlanmadığından dolayı alt işverenler de Kanunu’na göre işveren olarak değerlendirilmektedir. Alt işveren kendi işçilerine karşı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan yükümlülüklerden sorumlu olmasının yanında her ne kadar asıl işveren kadar olmasa da işyerinin bütününe dair iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili sorumlulukları da bulunmaktadır.[8]
İşveren Vekili Kavramı
Buhar makinasının işyerlerine entegre olması ile üretim yöntem ve şeklinde köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Çalışma şekli ve yönteminde gerçekleşen değişiklikler yanında hızla büyüyen işletmelerde işin takibi için yardımcı kişilere ihtiyaç doğmuştur. İşin yürütümü boyutunda işverene yardımcı olarak işverenin görev ve yetkilerinin bir kısmına sahip müdür, insan kaynakları, üretim sorumlusu gibi çeşitli isimlerde işveren vekili kavramı ortaya çıkmıştır.[9] İş sağlığı ve güvenliği noktasında konu ele alındığında işçilerin ruh ve beden bütünlüğünün korunması hususunda işverenin tek başına yeterli olmadığı gerçeği yaşanan sayısız iş kazaları ile çok iyi bir şekilde anlaşılmıştır. Bu sebepten ötürü her ne kadar 6331 sayılı Kanun’da tanım olarak belirtilmemiş olsa da bir işveren vekili kavramı Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde yer almaktadır.[10] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili sayılabilmesi için iki şartı taşıması gerekmektedir;“işveren adına hareket etme” ve “işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak”.[4857 sayılı İş Kanunu m.2]
İşveren vekili kavramı çeşitli kanunlarda farklı amaçlar doğrultusunda değişik şekillerde tanımlanmıştır. Örnek olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren vekili kavramı yönetim hakkının niteliği noktasında sigorta mevzuatından ayrılmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında birinin işveren vekili sayılabilmesi için sosyal güvenlik mevzuatının aksine işin ve işyerinin bütününden sorumlu olmasına gerek yoktur.[12] 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre bir kişinin işveren sayılabilmesi için yürütülen mal veya hizmet üretiminin bütününde yönetim yetkisi olması gerekirken 6331 sayılı Kanuna göre üretimin sadece bir bölümünde yönetim görevini üstlenen kişiler de işveren vekili olarak değerlendirmektedir.[13] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işveren vekili olmanın şartı Türk Ticaret Kanunu’nda olduğu gibi genel kurul kararına[14] veya Borçlar Kanunu’nda olduğu gibi vekâlet ilişkisine[15] bağlanmamıştır. Görüldüğü gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında bir kişinin işveren vekili olarak değerlendirilmesi için “işveren adına hareket etme” ve “işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak” şartlarını taşıması yeterlidir.
[12] 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 12’ye göre işveren vekili, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimsedir.
[13] Örneğin bir anonim şirketinde işveren vekili sosyal sigortalar mevzuatına göre işin ve görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan genel müdürdür. Buna karşılık İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre genel müdürün yanında işin bir bölümünün yönetiminden sorumlu üretim müdürü, personel şefi hatta formen ve ustabaşı dahi işveren vekili olarak kabul edilebilir.
[14] 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.631: Şirket sözleşmesinde başka şekilde düzenlenmediği takdirde, ticari mümessiller ve ticari vekiller ancak genel kurul kararı ile atanabilirler; yetkileri genel kurul tarafından sınırlandırılabilir.
[15] 11.01.2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.502: Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
6331 sayılı Kanuna göre işveren vekili sayılabilmesi için imza yetkisine, vekâletname verilmesine veya genel kurulu kararına gerek yoktur. İş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren vekili kavramı diğer kanunlara oranla daha geniş çizilmiştir. Bu durumdan ötürü işyerinde işletme müdürü, insan kaynakları, bölüm amiri, iş güvenliği uzmanı hatta formen dahi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren vekili olarak kabul edilebilmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na Göre İşveren Vekili Olmanın Şartları
Daha önce dile getirdiğimiz gibi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre işveren vekilinin iki seçici özelliği mevcuttur. Bunlar işveren adına hareket etme ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almaktır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren tüzel veya gerçek kişilik olabilirken işveren vekili gerçek kişilik olmak zorundadır.
İşveren Adına Hareket Etmek
6331 sayılı Kanuna göre bir kişinin işveren vekili olarak nitelendirilmesinin ilk şartı işveren adına hareket edebilme yetkisidir. Bir kişinin işveren adına hareket edebilmesi ancak kendisine işvereni temsil hakkının verilmesi ile mümkündür.[16] Temsil hakkının vekâlet, iş veya şirket sözleşmesinde yer verilerek tanınabileceği gibi kanunda da belirtilmiş olmasıyla da verilebilir.[17] İşveren vekiline temsil yetkisi kendisine tanınmış olan görev ve yetki alanı ile sınırlandırılmaktadır. Esas itibariyle işveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği alanında sorumluluğu kapsamı kendisine tanınan görev ve yetki genişliği sınırı oranındadır. İşveren vekiline tanınmış olan işveren adına hareket etme yetkisi güvene dayalı bir hukuki işlemdir. İşveren bu yetkiyi kendi isteğiyle sınırlayabilir veya ortadan kaldırabilir. Bir kişinin işveren adına hareket etme yetkisinin ortadan kaldırılması işveren vekilliği unvanın da sonlandırıldığı anlamına gelmektedir.[18]
İşveren adına hareket etme yetkisinin verilmesi esas itibariyle işverenin kendisine ait olan yetki ve sorumluluklarının bir kısmını işveren vekiline devretmesi anlamına gelmektedir. Örnek olarak işveren 6331 sayılı Kanun’dan kaynaklanan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini belirleme ve alma[19] görevini iş sözleşmesine veya görev tanımlarına ekleyerek bölüm amirlerine verebilir. İşverenin bölüm amirlerine iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri belirleme ve alabilme yetkisini vermesiyle beraber kendisine ait olan söz konusu yükümlülüğü bölüm amirlerine devretmiş olur. İşverenin alınan tedbirlerin belirlenmesi ve alınması noktasında bölüm amirlerine kendi adına hareket etme yetkisi tanıması bölüm amirlerine temsil yetkisi vermekle beraber işveren vekili sıfatı kazandırır. Burada bir parantez açarak işverenin tedbirleri alınması görevini bölüm amirlerine devretmesi onun söz konusu yükümlülükten kurtarmayacağını belirtmek yerinde olacaktır.
[19] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.4.1.a: İşveren mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
İşin, İşyerinin ve İşletmenin Yönetiminde Görev Almak
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili olarak değerlendirilebilmesi için sadece işveren adına hareket etme yetkisine yani temsil yetkisine sahip olması yeterli değildir. Bir kişinin işveren vekili olarak kabul edilebilmesi için kendisine verilen temsil yetkisinin aynı zamanda işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görevlendirmesi gerekmektedir. İş güvenliği alanında danışmanlık yapan birine işyerinin yönetiminden ziyade sadece işlem yapmak için yetki verilmesi söz konusu kişinin işveren vekilli olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Bir kişinin işveren vekili olarak kabul edilebilmesi için verilecek olan temsil yetkisinin iş güvenliği önlemleri, işyeri hijyeni, çalışma ortamı gibi işçilerin[20] ruh ve vücut bütünlüğünü etkileyen konular ile ilgili olması gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili olarak kabul edilmesi için bütün olarak tüm işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminden sorumlu olması şart değildir. İş Sağlığı ve Güvenliği Yönünden işveren adına hareket eden herkes yönetim şemasındaki yerine bakılmaksızın işveren vekili olarak değerlendirilebilir. İşyerinde birden fazla kişinin işveren vekili olarak kabul edilebilir. Bu durumda işveren vekilleri arasında kendisine devredilen yetki genişliği ölçüsünde bir altlık üstlük ilişkisi oluşabilir.[21]Özellikle iş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren vekili olarak değerlendirilenler içinde bir yönetim şeması oluşturularak hiyerarşik düzen elde etmek hem işveren vekillerinin sorumluluk düzeylerinin ortaya konulmasını hem de iş sağlığı ve güvenliği organizasyon yapısını güçlenmesinde önemlidir.
Görevlendirildiği Konuda Yeterli Bilgi ve Ehliyete Sahip Olma
6331 sayılı Kanuna göre işveren vekili olarak birinin değerlendirilebilmesi için yukarıda saymış olduğumuz iki şartın yanı sıra görevlendirildiği konu veya konularda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olma şartı da aranması gerekmektedir. İşveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda görevlendireceği işveren vekil veya vekillerini seçerken özen göstermek, söz konusu kişilerin görevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilecek seviyede bilgi, birikim ve yeterliliğe sahip olduğundan emin olmak zorundadır. İşverenin sadece mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerden kaçınmak ve oluşabilecek idari veya cezai yaptırımlardan korunmak amacıyla yeterli ehliyete sahip olmayan kişileri işveren vekili olarak görevlendirmesi kabul edilemez bir durumdur. Görevlendirildiği konuda yeterli bilgi, birikim ve ehliyete sahip olmayan kişi işveren vekili sayılamaz. Bununla beraber işveren tarafından gerekli özen gösterilmeksizin sembolik olarak görevlendirilen işveren vekilinin kendi hatası olmadıkça herhangi bir idari veya tazmini sorumluluğundan da bahsedilmesi mümkün değildir.
İşveren Vekilinin İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Sorumluluğu
Daha önce dile getirdiğimiz gibi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren adına hareket eden, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan ve görevlendirildiği iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olan kişilere işveren vekili denmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun tanımlar başlığı altındaki 3 üncü maddesine göre “İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun (6331 sayılı Kanun) uygulanması bakımından işveren”sayılmaktadır. Söz konusu hükümde görüldüğü gibi işveren vekili genel anlamıyla 6331 sayılı Kanun’da yer alan yükümlülüklerden sorumludur. Burada önemli olan husus işveren vekilinin sorumluluğunun kapsam ve sınırıdır. Özellikle işveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu konusundaki yükümlülüğü, söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi sonucunda iş kazasının meydana gelmesi halinde ortaya çıkan sorumluluğu ve işyerine uygulanan idari yaptırımlardaki yükümlülüğü en yoğun tartışılan konulardır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerini Alma Borcu
İşveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcundaki yükümlülüğünü açıklamadan önce önlem alma borcunun kapsamından ve hukuki kaynağından bahsetmek yerinde olacaktır. Önlem alma borcu öğretide farklı isimlerle ve kapsam olarak değişik içeriklerle zikredilmektedir. 1982 yılı Anayasası’nın 50. ve 60. maddelerinde iş sağlığı ve güvenliğinin genel esaslarının ve ilkelerinin belirtildiğini ve uygulama açısından önemli hükümlerin 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda ve 6331 sayılı Kanunu’nda yer aldığını belirten bazı yazarlar önlem alma borcunu “işçiyi gözetme borcu” olarak nitelemiş ve kapsamını iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak olarak çizmiştir.[22] Bunun yanında bazı kesimler bu borca “işçiyi koruma borcu” demiş ve kaynağını iş ilişkisinin kişisel niteliğinden doğan sadakat borcuna bağlamış[23], işverenin bütün iş güvenliği önlemlerini almasının ve işçinin kişiliğini korunmasının gerektiğini belirtmiştir.[24] Bu görüşlerin aksine gözetme borcunun işçinin sadakat borcuyla veya iş görme borcuyla karşılıklı bağlantı içinde olmadığını, işçiyi gözetme borcunun işveren açısından bir “yan edim yükü” olduğunu savunan görüşler de bulunmaktadır.[25] En son olarak bizim de aynı görüşte olduğumuz işverenin önlem alma borcunun “iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu” olduğu ve bu borcun işverenin gözetme borcu kapsamında başlıca yükümlülüklerinden biri olup işverenin işçinin kişilik hakları arasında bulunan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünü işyeri tehlikelerine karşı korumak zorunda olduğunu yönündedir.[26]
İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcunun hukuki kaynağı işçi ve işveren arasında yapılan iş sözleşmesidir. İşçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmekte ve emeğini işverenin yararına sunmaktadır. İş sözleşmesinin, edimin ifasında işçi üzerinde işverenin egemenliğini kurduğu itiraz edilemeyecek bir durumdur. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır.[27] İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir.[28] İşçi, işverenin emir ve talimatları doğrultusunda kendisine verilen işten kaynaklanan riskler nedeni ile beden ve ruh sağlığı bakımından tehlike altına girmektedir. İşçinin, işverenin emir ve talimatları çerçevesinde, işveren tarafından kurulmuş organizasyonun bir parçası olarak risklere maruz kalması durumu işverenin söz konusu risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması borcunu doğurmaktadır.[29]
İşveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu hususundaki sorumluluğu işveren tarafından kendisine verilen görev ve yetki alanı ile sınırlıdır. İşveren vekilinin sorumluluğunun kapsam ve sınırı yönetim seviyedeki yeri, kendisine verilen yetki genişliği ve imkânlar çerçevesinde çizilmektedir. Bu kapsamda işveren vekili olarak görevlendirilen işçinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasında sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikle kendisine yetki ve imkân verilmesi gerekmektedir. Örnek olarak iş güvenliği uzmanlarını ele alalım.[30] İş güvenliği uzmanı işveren adına hareket eden, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda görev alan ve iş güvenliği uzmanları yönetmeliğine[31] göre ilgili konuda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olduğu sertifikalanan bir çalışandır. Bu durumda iş güvenliği uzmanı 6331 sayılı Kanunu’na göre bir işveren vekilidir ve bir işveren vekili olarak görev, yetki ve sorumlulukları iş güvenliği uzmanları yönetmeliğinde yer almaktadır. İşyerinde çalışanlara KKD[32] sağlanması konusunu örnek bir senaryo olarak değerlendirelim. İş güvenliği uzmanının örnek senaryoda sorumluluğu iş güvenliği uzmanları yönetmeliğine[33] göre söz konusu noksanlığı tespit etmek ve işverene yazılı olarak bildirmektir. İş güvenliği uzmanına eğer KKD temin etme veya satın alma gibi bir yetki verilmediyse işyerinde çalışan işçilere baret, çelik uçlu ayakkabı gibi KKD’lerin sağlanmaması konusunda sorumluluğundan söz edilemez. İşverenin iş güvenliği uzmanına gerekli satın alma yetkisini ve imkânı vermesi durumunda bir işveren vekili olarak iş güvenliği uzmanı işverenlik makamı ile beraber söz konusu hususta sorumlu hale gelmiş olur. Burada önemli olan husus göstermelik bir yetki verilmemesi ve esas manada iş güvenliği uzmanının kendisine verilen yetki ve imkânları etkin bir şekilde kullanabilmesidir.
[30] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 6’ya göre işveren işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısına uygun iş güvenliği uzmanı istihdam etmek zorundadır.
[31] 25.04.2013 tarih ve 28628 sayılı İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
[32] KKD: Kişisel Koruyucu Donanım (Baret, Eldiven, Çelik Burunlu Ayakkabı)
[33] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik madde 9.1.a/2: İş güvenliği uzmanları, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür: İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek.
Meydana Gelen İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sonucunda Doğan Sorumluluk
İşveren vekilinin işyerinde meydana ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan iş kazalarında cezai sorumluluğu bulunmaktadır. İş kazasında icrai veya ihmali hareketi belirlenen işveren vekili için Türk Ceza Kanunu madde 85’de kazanın ölümle sonuçlanması durumunda 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası, Kanunu’nun 89 uncu maddesinde yaralanma ile sonuçlanan iş kazası için 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası öngörülmektedir. Söz konusu cezalar suçun birden fazla işçinin ölmesine veya yaralanmasına sebep olması durumunda arttırılmaktadır. Meydana gelen iş kazasının manevi unsurlar dikkate alarak taksirle adam yaralama veya öldürme dışında bilinçli taksir veya olası kast olarak değerlendirilebilir ve ceza buna göre arttırılabilir. Doktrinde yoğun bir şekilde iş kazalarının taksir yerine bilinçli taksir veya olası kast olarak değerlendirilmesi gerektiği üstüne yoğun tartışmalar mevcuttur.
İş kazaları genel olarak icrai hareketlerden ziyade ihmali hareketlerden dolayı meydana gelmektedir. İş kazalarının kök sebepleri incelendiğinde genel olarak işveren ve işveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayı ihmal etmesinin kazaya sebep olduğu görülmektedir. Özellikle meydana gelen iş kazasında kimin ne kadar kusurunun olduğunun tespiti tazminat ve rücu davalarında önemli bir yere sahiptir. Kazanın meydana gelişinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine ve hayatın normal akışı içerisinde dikkat edilmesi gereken hususların yerine getirilmesinde kimin, ne kadar ihmali olduğu tespit edilmelidir. İşveren vekiline meydana gelen kazada sorumluluk ithaf edilebilmesi için ya mevzuat kapsamında ya da işveren tarafından ilgili konuda bir sorumluluk yüklenmesi ve ilgili sorumluluğu yürütebilmesi için kendisine yetki ve imkân tanınması gerekmektedir. İşveren vekili ancak yetkisi dâhilinde bulunan bir konuda sorumluluğunu yerine getirmemesi sebebiyle meydana gelen iş kazalarından dolayı kusurlu olabilir. Tabi ki işveren vekiline mevzuat kapsamında veya işveren tarafından sorumluluk verilmesi iş kazasından dolayı kusur ithaf edilebilmesi için tek başına yeterli değildir. İşveren vekilinin kusurunun tespiti için kendisine ilgili konularda yetki, imkân ve olanak verilip verilmediği de sorgulanmalıdır. Ancak meydana gelen iş kazasında tespit edilen sorumluluğunu yetki ve imkânı olmasına rağmen yerine getirmeyen işveren vekili kusurlu olarak değerlendirilebilir. İşverenin sadece mevzuattan kaynaklanan yükümlülükten kurtulmak amacıyla işveren vekili görevlendirmesi ve işveren vekili seçiminde özen göstermemesi durumun da işveren vekilinin görevi konusunda ihmali hareketinden söz edilemez ama tabi ki iş kazasına sebep olabilecek icrai bir hareketi varsa kusuru ölçüsünde sorumluluğu bulunmaktadır.
Örnek olarak Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğine göre kazı kazı işleri, kuyular, yeraltı işleri, tünel ve kanal işleri ile ilgili çalışmalar, işveren tarafından görevlendirilen ehil kişi gözetiminde yapılır.[34] Yapı işlerinde söz konusu işler şantiye şefi veya formen gibi yapılan işle ilgili konuda teknik bilgisi olan ve söz konusu çalışmalar ile ilgili kendisine yetki ve sorumluluk verilmiş kişilerce yürütülür. Bu kişiler daha öncede detaylı açıkladığımız gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre birer işveren vekili olarak değerlendirilmektedir. Kazı işleri sırasında bir iş kazasının meydana gelmesi durumunda kusuru ölçüsünde işveren tarafından gözetim yapmakla görevlendirilen şantiye şefi veya formen kusurludur. İşveren tarafından söz konusu kazı işlerinde görevlendirilen işveren vekilinin yapılan işle ilgili yeterli teknik bilgisi olmaması veya verilen sorumluluğu yürütebilecek ehliyeti bulunmaması durumunda kazanın meydana gelmesinde ihmali davranışta bulunmasından söz edilemez. Bu durumda işveren gözetim sorumluluğunu yürütebilecek işveren vekili seçiminde özen göstermediğinden dolayı sorumludur. Bu gibi durumlarda işveren vekilinin sorumluluğunu ihmali hareketinden söz edilemez ama kazanın meydana gelmesinde işveren vekilinin her hangi bir icrai hareketi varsa kusuru ölçüsünde sorumluluğu mevcuttur. Aynı şekilde bir işveren vekili olan iş güvenliği uzmanının “iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek”[35] kendisine mevzuatça yüklenilmiş bir sorumluluktur. İş güvenliği uzmanı tarafından bildirilen önlemlerin işveren tarafından yerine getirilmemesinden dolayı bir iş kazası meydana gelmesi durumunda iş güvenliği uzmanının sorumluluğunu ihmalinden söz edilemez. Bu konuda sorumluluk kendisine yazılı bildirilen önlemleri almayan işverenindir.
[34] Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ek-IV Bölüm B-madde:63/a
[35] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Yönetmeliği Madde:9/2
İşveren Vekilinin İdari Para Cezası Yükümlülüğü
Cezaların “şahsilik ilkesi” gereği herkes yaptığı fiilden veya sebep olduğu olaydan sorumludur. İşçi ile işveren arasında yapılan ve her iki tarafa ödevler yükleyen iş sözleşmesi gereği işveren önlem alma borcunu yerine getirmek zorundadır.[36] Bundan ötürü 6331 sayılı İSG Kanunu’nda idari yaptırımların yükümlüsü işveren ve işveren vekilidir.[37] İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.3/2’de işveren vekillerinin Kanunu’nun uygulanması bakımından işveren sayıldıkları dile getirilmektedir. 6331 sayılı Kanunu’nun uygulanması noktasında işveren ve işveren vekili aynı sorumlulukta eşit hukuki düzeyde tutulmaktadır. Buna karşılık idari para cezası uygulanması yönünden konu ele alındığında aynı düzeyde sorumlu tutulmadığı görülmektedir. Tüzel kişiliği bulunan kurum veya kuruluşlarda 6331 sayılı Kanun kapsamında idari para cezası işveren olarak tüzel kişiliğe uygulanmakta aynı şekilde gerçek kişiliği bulunan şahıs firmalarında idari para cezasının yükümlüsü gerçek kişilik olmaktadır. Tüzel kişiliği veya gerçek kişiliği bulunan işverenlerde işveren vekilinin idari para cezası yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak tüzel kişiliği bulunmayan kurum veya kuruluşlarda organ ve yetkileri işveren vekili tarafından kullanıldığından dolayı, işveren vekili sıfatındaki müdür veya yöneticilere idari para cezası uygulanabilmektedir. Söz konusu duruma paralel olarak İSG Kanunu’nun 26/2’inci maddesinde de tüzel kişiliği bulunmayan kamu kurum ve kuruluşların da idari para cezası düzenlenebileceği yer almaktadır.
Sonuç
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili sayılabilmesi için işveren adına hareket etmesi ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde iş sağlığı ve güvenliği konularında görev alması gerekmektedir. İşveren vekilinin sorumluluğunun doğabilmesi için ise görevlendirilmiş olduğu konuda yeterli derecede bilgi ve birikimi olması bunun yanı sıra gerekli yetki ve imkânların kendine tanınması ve verilen sorumluluğu sağlıklı bir şekilde yürütebilecek ehliyete sahip olması gerekmektedir. İşveren vekili esas itibariyle kendisine yönetim hakkı verilmiş, görevlendirildiği konuda bilgisi, birikimi ve ehliyeti olan yetkilendirilmiş bir çalışandır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işveren vekili kendi görevini ihmali veya tehlikeli davranışı sebebiyle meydana gelen iş kazalarında sorumluluğu bulunmaktadır. İşveren vekilinin kusuru yüzünden işyerine idari para cezası uygulanmasına sebep olması durumunda Borçlar Kanunu hükümleri kapsamında uygulanan para cezası kusuru oranında kendisine rücu edilebilir. Aynı durum iş kazası veya meslek hastalığından sonra açılan tazminat davaları içinde geçerlidir. Bu gibi durumlarda işveren vekilinin kusur bulunduğu iddia edilen konuda görevlendirildiği, ilgili konularda kendisine yetki verildiği ve sorumluluğunu yürütmesi için imkân sunulduğu ispatlanması gerekmektedir. Ülkemizde işyerlerinin büyük bir kısmının küçük Kobilerden oluştuğu bilinmektedir. Özellikle küçük işyerlerinde işveren vekilinin görevlendirmesi ve yetkilendirilmesi sözlü olarak yapıldığı ve çoğu zaman işveren vekilinin sembolik olarak görevlendirildiği bilinen bir gerçektir. Bu durum işveren vekiline yetki devri olup olmadığının, yetki devri yapılmışsa kapsam ve sınırının tespitinde büyük zorluklar yaşanmasına sebep olmaktadır. İşyerlerinde mümkün olduğu kadar işveren vekilinin görevlendirmesinin yazılı olarak yapılması ve işveren vekilinin görev tanımının net bir şekilde ortaya konulması kusur tespitinde dolayısı ile tazminat ve rücu hususunda büyük önem arz etmektedir.
[1] 4857 sayılı İş Kanunu m.2’ye göre işçi çalıştıran gerçek ve tüzel kişiye ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmaktadır.
[2] SÜZEK, Sarper: İş Hukuku, 3. bası, Beta, İstanbul 2011, s.16.
[3] Söz konusu hukuki bağımlılık kapsamında işverene emir ve talimat verme yetkisi tanınmakta ve işçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmektedir. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır. İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir.
[4] SÜZEK, Sarper: İş Güvenliği Hukuku, İstanbul, Savaş Yayınları, 1985, s.54
[5] PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku, Adalet Yayınevi, 2. b.s., 2014, s. 1093.
[6] SÜZEK: Hukuk, s.133.
[7] NARMANLIOĞLU, Ünal: İş Hukuku, Ferdi İş İlişkileri, 3. bs., C.I, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Döner Sermaye İşletmesi Yayınları, 1998, s.72.
[8] NARMANLIOĞLU: a.g.e., s.105
[9] NARMANLIOĞLU: a.g.e., s. 107
[10] İşveren vekili Kavramı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’da yer almamaktadır. Bu sebepten ötürü İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işveren vekili kavramı İş Hukuku’nda yer alan işveren vekili tanımı ve iş güvenliği ilkelerinden yararlanılarak tarif edilmektedir.
[11] 22.05.2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu m.2
[12] 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 12’ye göre işveren vekili, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimsedir.
[13] Örneğin bir anonim şirketinde işveren vekili sosyal sigortalar mevzuatına göre işin ve görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan genel müdürdür. Buna karşılık İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre genel müdürün yanında işin bir bölümünün yönetiminden sorumlu üretim müdürü, personel şefi hatta formen ve ustabaşı dahi işveren vekili olarak kabul edilebilir.
[14] 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.631: Şirket sözleşmesinde başka şekilde düzenlenmediği takdirde, ticari mümessiller ve ticari vekiller ancak genel kurul kararı ile atanabilirler; yetkileri genel kurul tarafından sınırlandırılabilir.
[15] 11.01.2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.502: Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
[16] SÜZEK: Hukuk, s.166.
[17] GÖKTAŞ, Seracettin: İşveren Vekilinin İş Güvencesi Çalışma ve Toplum s.62
[18] TUNCAY, Can: Hukukumuzda İşveren Vekili Kavramı (İş Hukukuna İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri), 1977 Galatasaray Üniversitesi Yayınları, s.53
[19] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.4.1.a: İşveren mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
[20] AKYİĞİT, Ercan: Türk İş Hukukunda İş Güvencesi, Seçkin, Ankara 2007, s.37.
[21] TUNCAY, a.g.e., s. 51
[22]TUNÇMAĞ, Kenan: CENTEL, Tankut: İş Hukukunun Esasları, 5.bs., İstanbul, Beta Yayınlar, 2008, s.128.
[23] NARMANLIOĞLU: a.g.e., s.245.
[24] ÇELİK, Nuri: İş Hukuku Dersleri, 25.b.s, İstanbul, Beta Yayınları, 2012, s.174.
[25] AKYİĞİT: a.g.e., s.164.
[26] SÜZEK: Hukuku, s.426.
[27] MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi: İş Hukuku, 3.bs., Ankara, Turhan Kitabevi, 2008, s.264.
[28] UÇUM, Mehmet: “Karar İncelemesi: İş Sözleşmesi Niteliğini Belirleyen Unsurlar ve İş Mahkemelerinin Görev Alanı”, Çalışma ve Toplum, 2005/4, s.102, (Çevrimiçi) , 21 Aralık 2014.
[29] KABAKÇI, Mustafa: “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Hukuk Sistemindeki Yeri”, TBB Dergisi, S:86, 2009 s.249, (Çevrimiçi) , 12 Ekim 2013.
[30] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 6’ya göre işveren işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısına uygun iş güvenliği uzmanı istihdam etmek zorundadır.
[31] 25.04.2013 tarih ve 28628 sayılı İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
[32] KKD: Kişisel Koruyucu Donanım (Baret, Eldiven, Çelik Burunlu Ayakkabı)
[33] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik madde 9.1.a/2: İş güvenliği uzmanları, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür: İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek.
[34] Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ek-IV Bölüm B-madde:63/a
[35] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Yönetmeliği Madde:9/2
[36] MOLLAMAHMUTOĞLU: a.g.e., s.437.
[37] BAYRAM, Fuat: Türk İş Hukukunda İş Sağlığı ve Güvenliği Denetimi, İstanbul, Beta Yayınları, 2000, s.256.
Öz
İşveren vekili tanımı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alamamaktadır. Kavram olarak işveren vekili İş Hukuku’nda bulunan tanımdan yararlanılarak, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarından yola çıkılarak yapılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği yönünden işveren vekili kavramı son derece geniş bir kapsama sahiptir. İşyerinde görevlendirilen genel müdür, personel şefi, iş güvenliği uzmanı hatta formen dahi işveren vekili olarak değerlendirilebilir. Özellikle doktrinde ve uygulamalarda işveren vekilinin işyerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemleri konusundaki sorumluluğunun kapsam ve sınırı, iş kazası ve meslek hastalığı hususunda işveren vekiline kusur ithaf edilip edilemeyeceği, edilemeyeceği ve işveren vekilinin idari para cezası yükümlüsü olup olmadığı en yoğun tartışılan konular olarak ileri çıkmaktadır.
Anahtar Sözcükler: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İşveren Vekili, İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarında İşveren Vekili Kavramı, İşveren Vekilinin Kusuru,
Giriş
Buhar makinasının icadıyla beraber 18. yüzyılda yaşanan sanayi devrimi üretimi makineleştirmiş ve iş güvenliği açısından çok çeşitli riskleri çalışma hayatına sokmuştur. Öncelikle kırsal kesimden üretimin olduğu kentlere göç, hijyenik olmayan koşullarda barınmayı beraberinde getirmiştir. Çalışma şartlarının ağırlığı, kötü beslenme, ara vermeksizin günlük 18 saatte varan çalışma süreleri ve bunların yanında uygun olmayan çevre koşullarının bir araya gelmesi hastalıkları, hastalıklar çok fazla çalışanın bir arada ve hijyenik olmayan koşullarda barınmasından dolayı salgınları, salgınlar işçilerin sağlıklarının bozulmasını, sakatlıkları ve ölümleri beraberinde getirmiştir. Sanayi devrimi çalışama hayatına sadece iş sağlığı ve güvenliği riskleri getirmekle kalmamış işletmelerin büyümesine ve yönetimsel olarak büyük değişikliklerin yaşanmasına sebep olmuştur. Gerçek kişilerden oluşan işyerlerinin yanı sıra tüzel kişilikler altında organize olan işyerleri doğmuştur. Özellikle tüzel kişilikli işveren altında organize olan işyerlerinde işin ve işletmenin sürekli olarak denetim ve kontrol altında tutulması ihtiyacı bunun yanı sıra teknolojinin hızlı gelişmesi ve hizmet veya mal üretiminde uzmanlık gereksinimin yoğunlaşması işyerlerinin sevk ve idaresinde uzman bir yardımcıya ihtiyaç duyulmasına sebep olmuştur. Özellikle iş kazalarının artması işyerlerinde mal veya hizmet üretiminde uzman kişilerin gözetimini zorunlu kılmıştır. Sanayi devrimi ile işyerlerinde yaşanan yönetimsel değişiklikler işveren vekilinin doğmasına sebep olurken sanayi devrimiyle beraber artan iş kazaları ve meslek hastalıkları işveren vekili kavramının iş sağlığı ve güvenliği için önemini ortaya koymuştur.
İşveren vekili kavramı esas itibariyle sosyal sigortalar mevzuatından Ticaret Kanuna, Borçlar Kanunundan İş Kanununa kadar çoğu kanun ve düzenlemede yer almaktadır. Bu kanun ve düzenlemeler arasında en önemlisi işçinin ruh ve vücut bütünlüğünü koruması amacı yönüyle ayrı bir yere sahip olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunudur. 6331 sayılı Kanun’da işveren vekili tanımı bulunmamakla beraber bazı noktalarda işveren ve işveren vekili sorumluluk olarak eşit tutulmuştur. Bu noktada mal veya hizmet üretimi için kurulmuş işyerlerinde kimlerin işveren vekili sayıldığı, işveren vekilinin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre görevlerinin neler olduğu ve işveren vekillerinin idari ve cezai sorumluluklarının kapsam ve sınırı büyük önem taşımaktadır. Özellikle işyerine 6331 sayılı Kanun kapsamında uygulanan idari para cezalarında ve işyerinde meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıklarında işveren vekilinin sorumluluğunun kapsam, sınır ve içeri açıklanması gereken önemli hususlardır.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamında İşveren Kavramı
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işveren “Çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar” (İSG Kanun m.3) olarak tanımlanmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İş Hukuku’na paralel bir işveren tanımı çizmektedir.[1] Görüldüğü gibi işveren olarak nitelendirilmenin ilk şartı işçi çalıştırmaktır. İşçi, işveren ile yapmış olduğu sözleşme gereği işin görülmesi süreci içinde işverenin emir ve otoritesi altında[2] olmakta ve işverene karşı hukuki bir bağımlılığı bulunmaktadır.[3] 6331 sayılı Kanuna göre işveren niteliği kazanılmasında ilk şart iş sözleşmesinin tarafı olmak ve çalıştırılan işçi ile yapılan sözleşmenin bir unsuru olarak işin görülmesini isteme ve en üst düzeyde talimat verme yetkisine haiz olmaktır.[4] Tanımdan anlaşılacağı gibi 6331 sayılı Kanun’a göre sadece bir işçi bile istihdam eden işveren sayılmakta, işçinin sigortasının yapılarak kayıt altına alınmasının veya iş hukukuna göre çalışma şeklinin bir önemi olmamaktadır. Sigorta yaptırmaksızın kayıt dışı olarak kısmı süreli bir işçi dahi çalıştıran 6331 sayılı Kanun’a göre işveren olarak kabul edilmektedir.
[1] 4857 sayılı İş Kanunu m.2’ye göre işçi çalıştıran gerçek ve tüzel kişiye ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmaktadır.
[3] Söz konusu hukuki bağımlılık kapsamında işverene emir ve talimat verme yetkisi tanınmakta ve işçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmektedir. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır. İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre kimlerin işveren olarak kabul edildiğini anlamak için birkaç örnekle durumu açıklayalım. Daha önce belirtiğimiz gibi 6331 sayılı Kanunu’na göre işveren sayılmanın şartları bir kişi dahi olsa işçi istihdam etmek ile işletmenin sevk ve idaresinde bulunmaktır. Buna göre gerçek kişiler tarafından kurulmuş olan ve bir kişi dahi istihdam eden şahıs firmalarında işletmede en üst düzeyde emir ve talimat verme yetkisi olan firmanın sahibi işveren olarak kabul edilir. Tabi ki burada bir parantez açarak firma sahibinin reşit olmaması, firmanın iflas ederek devredilmesi veya firmanın sevk ve idaresinin bir müdüre bırakılması gibi durumlarında firma sahibinin 6331 sayılı Kanuna göre işveren olduğu söylenemez. Söz konusu durumlar gibi bazı sebeplerden dolayı işletmenin sevk ve idaresinin devredildiği gerçek veya tüzel kişiler İSG Kanunu’na göre işveren olarak kabul edilir. Tüzel kişiliği bulunan firmalarda işveren tüzel kişiliktir. Her ne kadar işletmenin yönetimi bölünerek farklı kişilerde toplanmış olsa da işletmenin esas sevk ve idaresi yönetim kuruluna ait olduğundan 6331 sayılı Kanunu’na göre işveren tüzel kişilik olarak kabul edilir. Limited şirketlerin sevk ve idaresi müdürler tarafından yürütülmektedir. Limited şirketlerin yönetimi ortaklar tarafından yürütülebileceği gibi ortak olsun veya olmasın 3’üncü kişiler tarafından müdür sıfatıyla da yürütülebilir.[5] Limited şirketinin ortağı olanlar tarafından müdür sıfatıyla yürütülmesi halinde organ niteliği kazanmaktadır. Bu durumdan ötürü limited şirketi ortakları müdür olarak görevlendirilmeleri halinde işveren olarak nitelendirilirken şirket ortağı olmayan birisine devredilmesi durumunda işveren vekili olarak nitelendirilmektedir.[6]
Yukarıda yer alan tanımdan anlaşılacağı gibi işveren bir gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi, tüzel kişiliği olmayan bir kurum ya da kuruluş da olabilmektedir. Dernek, vakıf, belediye gibi tüzel kişiliği olan işverenler yanı sıra bakanlıklar, kamu kurumları ve adi şirketler gibi tüzel kişiliği olmayanlarda 6331 sayılı Kanuna göre işveren olarak değerlendirilmektedir.[7] En son olarak 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren olma niteliği işyerine sahip olma şartına bağlanmadığından dolayı alt işverenler de Kanunu’na göre işveren olarak değerlendirilmektedir. Alt işveren kendi işçilerine karşı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan yükümlülüklerden sorumlu olmasının yanında her ne kadar asıl işveren kadar olmasa da işyerinin bütününe dair iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili sorumlulukları da bulunmaktadır.[8]
İşveren Vekili Kavramı
Buhar makinasının işyerlerine entegre olması ile üretim yöntem ve şeklinde köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Çalışma şekli ve yönteminde gerçekleşen değişiklikler yanında hızla büyüyen işletmelerde işin takibi için yardımcı kişilere ihtiyaç doğmuştur. İşin yürütümü boyutunda işverene yardımcı olarak işverenin görev ve yetkilerinin bir kısmına sahip müdür, insan kaynakları, üretim sorumlusu gibi çeşitli isimlerde işveren vekili kavramı ortaya çıkmıştır.[9] İş sağlığı ve güvenliği noktasında konu ele alındığında işçilerin ruh ve beden bütünlüğünün korunması hususunda işverenin tek başına yeterli olmadığı gerçeği yaşanan sayısız iş kazaları ile çok iyi bir şekilde anlaşılmıştır. Bu sebepten ötürü her ne kadar 6331 sayılı Kanun’da tanım olarak belirtilmemiş olsa da bir işveren vekili kavramı Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde yer almaktadır.[10] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili sayılabilmesi için iki şartı taşıması gerekmektedir;“işveren adına hareket etme” ve “işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak”.[4857 sayılı İş Kanunu m.2]
İşveren vekili kavramı çeşitli kanunlarda farklı amaçlar doğrultusunda değişik şekillerde tanımlanmıştır. Örnek olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren vekili kavramı yönetim hakkının niteliği noktasında sigorta mevzuatından ayrılmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında birinin işveren vekili sayılabilmesi için sosyal güvenlik mevzuatının aksine işin ve işyerinin bütününden sorumlu olmasına gerek yoktur.[12] 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre bir kişinin işveren sayılabilmesi için yürütülen mal veya hizmet üretiminin bütününde yönetim yetkisi olması gerekirken 6331 sayılı Kanuna göre üretimin sadece bir bölümünde yönetim görevini üstlenen kişiler de işveren vekili olarak değerlendirmektedir.[13] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işveren vekili olmanın şartı Türk Ticaret Kanunu’nda olduğu gibi genel kurul kararına[14] veya Borçlar Kanunu’nda olduğu gibi vekâlet ilişkisine[15] bağlanmamıştır. Görüldüğü gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında bir kişinin işveren vekili olarak değerlendirilmesi için “işveren adına hareket etme” ve “işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak” şartlarını taşıması yeterlidir.
[12] 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 12’ye göre işveren vekili, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimsedir.
[13] Örneğin bir anonim şirketinde işveren vekili sosyal sigortalar mevzuatına göre işin ve görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan genel müdürdür. Buna karşılık İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre genel müdürün yanında işin bir bölümünün yönetiminden sorumlu üretim müdürü, personel şefi hatta formen ve ustabaşı dahi işveren vekili olarak kabul edilebilir.
[14] 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.631: Şirket sözleşmesinde başka şekilde düzenlenmediği takdirde, ticari mümessiller ve ticari vekiller ancak genel kurul kararı ile atanabilirler; yetkileri genel kurul tarafından sınırlandırılabilir.
[15] 11.01.2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.502: Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
6331 sayılı Kanuna göre işveren vekili sayılabilmesi için imza yetkisine, vekâletname verilmesine veya genel kurulu kararına gerek yoktur. İş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren vekili kavramı diğer kanunlara oranla daha geniş çizilmiştir. Bu durumdan ötürü işyerinde işletme müdürü, insan kaynakları, bölüm amiri, iş güvenliği uzmanı hatta formen dahi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren vekili olarak kabul edilebilmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na Göre İşveren Vekili Olmanın Şartları
Daha önce dile getirdiğimiz gibi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre işveren vekilinin iki seçici özelliği mevcuttur. Bunlar işveren adına hareket etme ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almaktır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren tüzel veya gerçek kişilik olabilirken işveren vekili gerçek kişilik olmak zorundadır.
İşveren Adına Hareket Etmek
6331 sayılı Kanuna göre bir kişinin işveren vekili olarak nitelendirilmesinin ilk şartı işveren adına hareket edebilme yetkisidir. Bir kişinin işveren adına hareket edebilmesi ancak kendisine işvereni temsil hakkının verilmesi ile mümkündür.[16] Temsil hakkının vekâlet, iş veya şirket sözleşmesinde yer verilerek tanınabileceği gibi kanunda da belirtilmiş olmasıyla da verilebilir.[17] İşveren vekiline temsil yetkisi kendisine tanınmış olan görev ve yetki alanı ile sınırlandırılmaktadır. Esas itibariyle işveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği alanında sorumluluğu kapsamı kendisine tanınan görev ve yetki genişliği sınırı oranındadır. İşveren vekiline tanınmış olan işveren adına hareket etme yetkisi güvene dayalı bir hukuki işlemdir. İşveren bu yetkiyi kendi isteğiyle sınırlayabilir veya ortadan kaldırabilir. Bir kişinin işveren adına hareket etme yetkisinin ortadan kaldırılması işveren vekilliği unvanın da sonlandırıldığı anlamına gelmektedir.[18]
İşveren adına hareket etme yetkisinin verilmesi esas itibariyle işverenin kendisine ait olan yetki ve sorumluluklarının bir kısmını işveren vekiline devretmesi anlamına gelmektedir. Örnek olarak işveren 6331 sayılı Kanun’dan kaynaklanan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini belirleme ve alma[19] görevini iş sözleşmesine veya görev tanımlarına ekleyerek bölüm amirlerine verebilir. İşverenin bölüm amirlerine iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri belirleme ve alabilme yetkisini vermesiyle beraber kendisine ait olan söz konusu yükümlülüğü bölüm amirlerine devretmiş olur. İşverenin alınan tedbirlerin belirlenmesi ve alınması noktasında bölüm amirlerine kendi adına hareket etme yetkisi tanıması bölüm amirlerine temsil yetkisi vermekle beraber işveren vekili sıfatı kazandırır. Burada bir parantez açarak işverenin tedbirleri alınması görevini bölüm amirlerine devretmesi onun söz konusu yükümlülükten kurtarmayacağını belirtmek yerinde olacaktır.
[19] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.4.1.a: İşveren mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
İşin, İşyerinin ve İşletmenin Yönetiminde Görev Almak
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili olarak değerlendirilebilmesi için sadece işveren adına hareket etme yetkisine yani temsil yetkisine sahip olması yeterli değildir. Bir kişinin işveren vekili olarak kabul edilebilmesi için kendisine verilen temsil yetkisinin aynı zamanda işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görevlendirmesi gerekmektedir. İş güvenliği alanında danışmanlık yapan birine işyerinin yönetiminden ziyade sadece işlem yapmak için yetki verilmesi söz konusu kişinin işveren vekilli olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Bir kişinin işveren vekili olarak kabul edilebilmesi için verilecek olan temsil yetkisinin iş güvenliği önlemleri, işyeri hijyeni, çalışma ortamı gibi işçilerin[20] ruh ve vücut bütünlüğünü etkileyen konular ile ilgili olması gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili olarak kabul edilmesi için bütün olarak tüm işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminden sorumlu olması şart değildir. İş Sağlığı ve Güvenliği Yönünden işveren adına hareket eden herkes yönetim şemasındaki yerine bakılmaksızın işveren vekili olarak değerlendirilebilir. İşyerinde birden fazla kişinin işveren vekili olarak kabul edilebilir. Bu durumda işveren vekilleri arasında kendisine devredilen yetki genişliği ölçüsünde bir altlık üstlük ilişkisi oluşabilir.[21]Özellikle iş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren vekili olarak değerlendirilenler içinde bir yönetim şeması oluşturularak hiyerarşik düzen elde etmek hem işveren vekillerinin sorumluluk düzeylerinin ortaya konulmasını hem de iş sağlığı ve güvenliği organizasyon yapısını güçlenmesinde önemlidir.
Görevlendirildiği Konuda Yeterli Bilgi ve Ehliyete Sahip Olma
6331 sayılı Kanuna göre işveren vekili olarak birinin değerlendirilebilmesi için yukarıda saymış olduğumuz iki şartın yanı sıra görevlendirildiği konu veya konularda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olma şartı da aranması gerekmektedir. İşveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda görevlendireceği işveren vekil veya vekillerini seçerken özen göstermek, söz konusu kişilerin görevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilecek seviyede bilgi, birikim ve yeterliliğe sahip olduğundan emin olmak zorundadır. İşverenin sadece mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerden kaçınmak ve oluşabilecek idari veya cezai yaptırımlardan korunmak amacıyla yeterli ehliyete sahip olmayan kişileri işveren vekili olarak görevlendirmesi kabul edilemez bir durumdur. Görevlendirildiği konuda yeterli bilgi, birikim ve ehliyete sahip olmayan kişi işveren vekili sayılamaz. Bununla beraber işveren tarafından gerekli özen gösterilmeksizin sembolik olarak görevlendirilen işveren vekilinin kendi hatası olmadıkça herhangi bir idari veya tazmini sorumluluğundan da bahsedilmesi mümkün değildir.
İşveren Vekilinin İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Sorumluluğu
Daha önce dile getirdiğimiz gibi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işveren adına hareket eden, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan ve görevlendirildiği iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olan kişilere işveren vekili denmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun tanımlar başlığı altındaki 3 üncü maddesine göre “İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun (6331 sayılı Kanun) uygulanması bakımından işveren”sayılmaktadır. Söz konusu hükümde görüldüğü gibi işveren vekili genel anlamıyla 6331 sayılı Kanun’da yer alan yükümlülüklerden sorumludur. Burada önemli olan husus işveren vekilinin sorumluluğunun kapsam ve sınırıdır. Özellikle işveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu konusundaki yükümlülüğü, söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi sonucunda iş kazasının meydana gelmesi halinde ortaya çıkan sorumluluğu ve işyerine uygulanan idari yaptırımlardaki yükümlülüğü en yoğun tartışılan konulardır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerini Alma Borcu
İşveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcundaki yükümlülüğünü açıklamadan önce önlem alma borcunun kapsamından ve hukuki kaynağından bahsetmek yerinde olacaktır. Önlem alma borcu öğretide farklı isimlerle ve kapsam olarak değişik içeriklerle zikredilmektedir. 1982 yılı Anayasası’nın 50. ve 60. maddelerinde iş sağlığı ve güvenliğinin genel esaslarının ve ilkelerinin belirtildiğini ve uygulama açısından önemli hükümlerin 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda ve 6331 sayılı Kanunu’nda yer aldığını belirten bazı yazarlar önlem alma borcunu “işçiyi gözetme borcu” olarak nitelemiş ve kapsamını iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak olarak çizmiştir.[22] Bunun yanında bazı kesimler bu borca “işçiyi koruma borcu” demiş ve kaynağını iş ilişkisinin kişisel niteliğinden doğan sadakat borcuna bağlamış[23], işverenin bütün iş güvenliği önlemlerini almasının ve işçinin kişiliğini korunmasının gerektiğini belirtmiştir.[24] Bu görüşlerin aksine gözetme borcunun işçinin sadakat borcuyla veya iş görme borcuyla karşılıklı bağlantı içinde olmadığını, işçiyi gözetme borcunun işveren açısından bir “yan edim yükü” olduğunu savunan görüşler de bulunmaktadır.[25] En son olarak bizim de aynı görüşte olduğumuz işverenin önlem alma borcunun “iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu” olduğu ve bu borcun işverenin gözetme borcu kapsamında başlıca yükümlülüklerinden biri olup işverenin işçinin kişilik hakları arasında bulunan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünü işyeri tehlikelerine karşı korumak zorunda olduğunu yönündedir.[26]
İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcunun hukuki kaynağı işçi ve işveren arasında yapılan iş sözleşmesidir. İşçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmekte ve emeğini işverenin yararına sunmaktadır. İş sözleşmesinin, edimin ifasında işçi üzerinde işverenin egemenliğini kurduğu itiraz edilemeyecek bir durumdur. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır.[27] İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir.[28] İşçi, işverenin emir ve talimatları doğrultusunda kendisine verilen işten kaynaklanan riskler nedeni ile beden ve ruh sağlığı bakımından tehlike altına girmektedir. İşçinin, işverenin emir ve talimatları çerçevesinde, işveren tarafından kurulmuş organizasyonun bir parçası olarak risklere maruz kalması durumu işverenin söz konusu risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması borcunu doğurmaktadır.[29]
İşveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu hususundaki sorumluluğu işveren tarafından kendisine verilen görev ve yetki alanı ile sınırlıdır. İşveren vekilinin sorumluluğunun kapsam ve sınırı yönetim seviyedeki yeri, kendisine verilen yetki genişliği ve imkânlar çerçevesinde çizilmektedir. Bu kapsamda işveren vekili olarak görevlendirilen işçinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasında sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikle kendisine yetki ve imkân verilmesi gerekmektedir. Örnek olarak iş güvenliği uzmanlarını ele alalım.[30] İş güvenliği uzmanı işveren adına hareket eden, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda görev alan ve iş güvenliği uzmanları yönetmeliğine[31] göre ilgili konuda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olduğu sertifikalanan bir çalışandır. Bu durumda iş güvenliği uzmanı 6331 sayılı Kanunu’na göre bir işveren vekilidir ve bir işveren vekili olarak görev, yetki ve sorumlulukları iş güvenliği uzmanları yönetmeliğinde yer almaktadır. İşyerinde çalışanlara KKD[32] sağlanması konusunu örnek bir senaryo olarak değerlendirelim. İş güvenliği uzmanının örnek senaryoda sorumluluğu iş güvenliği uzmanları yönetmeliğine[33] göre söz konusu noksanlığı tespit etmek ve işverene yazılı olarak bildirmektir. İş güvenliği uzmanına eğer KKD temin etme veya satın alma gibi bir yetki verilmediyse işyerinde çalışan işçilere baret, çelik uçlu ayakkabı gibi KKD’lerin sağlanmaması konusunda sorumluluğundan söz edilemez. İşverenin iş güvenliği uzmanına gerekli satın alma yetkisini ve imkânı vermesi durumunda bir işveren vekili olarak iş güvenliği uzmanı işverenlik makamı ile beraber söz konusu hususta sorumlu hale gelmiş olur. Burada önemli olan husus göstermelik bir yetki verilmemesi ve esas manada iş güvenliği uzmanının kendisine verilen yetki ve imkânları etkin bir şekilde kullanabilmesidir.
[30] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 6’ya göre işveren işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısına uygun iş güvenliği uzmanı istihdam etmek zorundadır.
[31] 25.04.2013 tarih ve 28628 sayılı İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
[32] KKD: Kişisel Koruyucu Donanım (Baret, Eldiven, Çelik Burunlu Ayakkabı)
[33] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik madde 9.1.a/2: İş güvenliği uzmanları, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür: İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek.
Meydana Gelen İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sonucunda Doğan Sorumluluk
İşveren vekilinin işyerinde meydana ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan iş kazalarında cezai sorumluluğu bulunmaktadır. İş kazasında icrai veya ihmali hareketi belirlenen işveren vekili için Türk Ceza Kanunu madde 85’de kazanın ölümle sonuçlanması durumunda 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası, Kanunu’nun 89 uncu maddesinde yaralanma ile sonuçlanan iş kazası için 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası öngörülmektedir. Söz konusu cezalar suçun birden fazla işçinin ölmesine veya yaralanmasına sebep olması durumunda arttırılmaktadır. Meydana gelen iş kazasının manevi unsurlar dikkate alarak taksirle adam yaralama veya öldürme dışında bilinçli taksir veya olası kast olarak değerlendirilebilir ve ceza buna göre arttırılabilir. Doktrinde yoğun bir şekilde iş kazalarının taksir yerine bilinçli taksir veya olası kast olarak değerlendirilmesi gerektiği üstüne yoğun tartışmalar mevcuttur.
İş kazaları genel olarak icrai hareketlerden ziyade ihmali hareketlerden dolayı meydana gelmektedir. İş kazalarının kök sebepleri incelendiğinde genel olarak işveren ve işveren vekilinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayı ihmal etmesinin kazaya sebep olduğu görülmektedir. Özellikle meydana gelen iş kazasında kimin ne kadar kusurunun olduğunun tespiti tazminat ve rücu davalarında önemli bir yere sahiptir. Kazanın meydana gelişinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine ve hayatın normal akışı içerisinde dikkat edilmesi gereken hususların yerine getirilmesinde kimin, ne kadar ihmali olduğu tespit edilmelidir. İşveren vekiline meydana gelen kazada sorumluluk ithaf edilebilmesi için ya mevzuat kapsamında ya da işveren tarafından ilgili konuda bir sorumluluk yüklenmesi ve ilgili sorumluluğu yürütebilmesi için kendisine yetki ve imkân tanınması gerekmektedir. İşveren vekili ancak yetkisi dâhilinde bulunan bir konuda sorumluluğunu yerine getirmemesi sebebiyle meydana gelen iş kazalarından dolayı kusurlu olabilir. Tabi ki işveren vekiline mevzuat kapsamında veya işveren tarafından sorumluluk verilmesi iş kazasından dolayı kusur ithaf edilebilmesi için tek başına yeterli değildir. İşveren vekilinin kusurunun tespiti için kendisine ilgili konularda yetki, imkân ve olanak verilip verilmediği de sorgulanmalıdır. Ancak meydana gelen iş kazasında tespit edilen sorumluluğunu yetki ve imkânı olmasına rağmen yerine getirmeyen işveren vekili kusurlu olarak değerlendirilebilir. İşverenin sadece mevzuattan kaynaklanan yükümlülükten kurtulmak amacıyla işveren vekili görevlendirmesi ve işveren vekili seçiminde özen göstermemesi durumun da işveren vekilinin görevi konusunda ihmali hareketinden söz edilemez ama tabi ki iş kazasına sebep olabilecek icrai bir hareketi varsa kusuru ölçüsünde sorumluluğu bulunmaktadır.
Örnek olarak Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğine göre kazı kazı işleri, kuyular, yeraltı işleri, tünel ve kanal işleri ile ilgili çalışmalar, işveren tarafından görevlendirilen ehil kişi gözetiminde yapılır.[34] Yapı işlerinde söz konusu işler şantiye şefi veya formen gibi yapılan işle ilgili konuda teknik bilgisi olan ve söz konusu çalışmalar ile ilgili kendisine yetki ve sorumluluk verilmiş kişilerce yürütülür. Bu kişiler daha öncede detaylı açıkladığımız gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre birer işveren vekili olarak değerlendirilmektedir. Kazı işleri sırasında bir iş kazasının meydana gelmesi durumunda kusuru ölçüsünde işveren tarafından gözetim yapmakla görevlendirilen şantiye şefi veya formen kusurludur. İşveren tarafından söz konusu kazı işlerinde görevlendirilen işveren vekilinin yapılan işle ilgili yeterli teknik bilgisi olmaması veya verilen sorumluluğu yürütebilecek ehliyeti bulunmaması durumunda kazanın meydana gelmesinde ihmali davranışta bulunmasından söz edilemez. Bu durumda işveren gözetim sorumluluğunu yürütebilecek işveren vekili seçiminde özen göstermediğinden dolayı sorumludur. Bu gibi durumlarda işveren vekilinin sorumluluğunu ihmali hareketinden söz edilemez ama kazanın meydana gelmesinde işveren vekilinin her hangi bir icrai hareketi varsa kusuru ölçüsünde sorumluluğu mevcuttur. Aynı şekilde bir işveren vekili olan iş güvenliği uzmanının “iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek”[35] kendisine mevzuatça yüklenilmiş bir sorumluluktur. İş güvenliği uzmanı tarafından bildirilen önlemlerin işveren tarafından yerine getirilmemesinden dolayı bir iş kazası meydana gelmesi durumunda iş güvenliği uzmanının sorumluluğunu ihmalinden söz edilemez. Bu konuda sorumluluk kendisine yazılı bildirilen önlemleri almayan işverenindir.
[34] Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ek-IV Bölüm B-madde:63/a
[35] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Yönetmeliği Madde:9/2
İşveren Vekilinin İdari Para Cezası Yükümlülüğü
Cezaların “şahsilik ilkesi” gereği herkes yaptığı fiilden veya sebep olduğu olaydan sorumludur. İşçi ile işveren arasında yapılan ve her iki tarafa ödevler yükleyen iş sözleşmesi gereği işveren önlem alma borcunu yerine getirmek zorundadır.[36] Bundan ötürü 6331 sayılı İSG Kanunu’nda idari yaptırımların yükümlüsü işveren ve işveren vekilidir.[37] İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.3/2’de işveren vekillerinin Kanunu’nun uygulanması bakımından işveren sayıldıkları dile getirilmektedir. 6331 sayılı Kanunu’nun uygulanması noktasında işveren ve işveren vekili aynı sorumlulukta eşit hukuki düzeyde tutulmaktadır. Buna karşılık idari para cezası uygulanması yönünden konu ele alındığında aynı düzeyde sorumlu tutulmadığı görülmektedir. Tüzel kişiliği bulunan kurum veya kuruluşlarda 6331 sayılı Kanun kapsamında idari para cezası işveren olarak tüzel kişiliğe uygulanmakta aynı şekilde gerçek kişiliği bulunan şahıs firmalarında idari para cezasının yükümlüsü gerçek kişilik olmaktadır. Tüzel kişiliği veya gerçek kişiliği bulunan işverenlerde işveren vekilinin idari para cezası yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak tüzel kişiliği bulunmayan kurum veya kuruluşlarda organ ve yetkileri işveren vekili tarafından kullanıldığından dolayı, işveren vekili sıfatındaki müdür veya yöneticilere idari para cezası uygulanabilmektedir. Söz konusu duruma paralel olarak İSG Kanunu’nun 26/2’inci maddesinde de tüzel kişiliği bulunmayan kamu kurum ve kuruluşların da idari para cezası düzenlenebileceği yer almaktadır.
Sonuç
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre bir kişinin işveren vekili sayılabilmesi için işveren adına hareket etmesi ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde iş sağlığı ve güvenliği konularında görev alması gerekmektedir. İşveren vekilinin sorumluluğunun doğabilmesi için ise görevlendirilmiş olduğu konuda yeterli derecede bilgi ve birikimi olması bunun yanı sıra gerekli yetki ve imkânların kendine tanınması ve verilen sorumluluğu sağlıklı bir şekilde yürütebilecek ehliyete sahip olması gerekmektedir. İşveren vekili esas itibariyle kendisine yönetim hakkı verilmiş, görevlendirildiği konuda bilgisi, birikimi ve ehliyeti olan yetkilendirilmiş bir çalışandır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işveren vekili kendi görevini ihmali veya tehlikeli davranışı sebebiyle meydana gelen iş kazalarında sorumluluğu bulunmaktadır. İşveren vekilinin kusuru yüzünden işyerine idari para cezası uygulanmasına sebep olması durumunda Borçlar Kanunu hükümleri kapsamında uygulanan para cezası kusuru oranında kendisine rücu edilebilir. Aynı durum iş kazası veya meslek hastalığından sonra açılan tazminat davaları içinde geçerlidir. Bu gibi durumlarda işveren vekilinin kusur bulunduğu iddia edilen konuda görevlendirildiği, ilgili konularda kendisine yetki verildiği ve sorumluluğunu yürütmesi için imkân sunulduğu ispatlanması gerekmektedir. Ülkemizde işyerlerinin büyük bir kısmının küçük Kobilerden oluştuğu bilinmektedir. Özellikle küçük işyerlerinde işveren vekilinin görevlendirmesi ve yetkilendirilmesi sözlü olarak yapıldığı ve çoğu zaman işveren vekilinin sembolik olarak görevlendirildiği bilinen bir gerçektir. Bu durum işveren vekiline yetki devri olup olmadığının, yetki devri yapılmışsa kapsam ve sınırının tespitinde büyük zorluklar yaşanmasına sebep olmaktadır. İşyerlerinde mümkün olduğu kadar işveren vekilinin görevlendirmesinin yazılı olarak yapılması ve işveren vekilinin görev tanımının net bir şekilde ortaya konulması kusur tespitinde dolayısı ile tazminat ve rücu hususunda büyük önem arz etmektedir.
[1] 4857 sayılı İş Kanunu m.2’ye göre işçi çalıştıran gerçek ve tüzel kişiye ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmaktadır.
[2] SÜZEK, Sarper: İş Hukuku, 3. bası, Beta, İstanbul 2011, s.16.
[3] Söz konusu hukuki bağımlılık kapsamında işverene emir ve talimat verme yetkisi tanınmakta ve işçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmektedir. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır. İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir.
[4] SÜZEK, Sarper: İş Güvenliği Hukuku, İstanbul, Savaş Yayınları, 1985, s.54
[5] PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku, Adalet Yayınevi, 2. b.s., 2014, s. 1093.
[6] SÜZEK: Hukuk, s.133.
[7] NARMANLIOĞLU, Ünal: İş Hukuku, Ferdi İş İlişkileri, 3. bs., C.I, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Döner Sermaye İşletmesi Yayınları, 1998, s.72.
[8] NARMANLIOĞLU: a.g.e., s.105
[9] NARMANLIOĞLU: a.g.e., s. 107
[10] İşveren vekili Kavramı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’da yer almamaktadır. Bu sebepten ötürü İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işveren vekili kavramı İş Hukuku’nda yer alan işveren vekili tanımı ve iş güvenliği ilkelerinden yararlanılarak tarif edilmektedir.
[11] 22.05.2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu m.2
[12] 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 12’ye göre işveren vekili, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimsedir.
[13] Örneğin bir anonim şirketinde işveren vekili sosyal sigortalar mevzuatına göre işin ve görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan genel müdürdür. Buna karşılık İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre genel müdürün yanında işin bir bölümünün yönetiminden sorumlu üretim müdürü, personel şefi hatta formen ve ustabaşı dahi işveren vekili olarak kabul edilebilir.
[14] 13.01.2011 tarih ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.631: Şirket sözleşmesinde başka şekilde düzenlenmediği takdirde, ticari mümessiller ve ticari vekiller ancak genel kurul kararı ile atanabilirler; yetkileri genel kurul tarafından sınırlandırılabilir.
[15] 11.01.2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.502: Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
[16] SÜZEK: Hukuk, s.166.
[17] GÖKTAŞ, Seracettin: İşveren Vekilinin İş Güvencesi Çalışma ve Toplum s.62
[18] TUNCAY, Can: Hukukumuzda İşveren Vekili Kavramı (İş Hukukuna İlişkin Sorunlar ve Çözüm Önerileri), 1977 Galatasaray Üniversitesi Yayınları, s.53
[19] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.4.1.a: İşveren mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
[20] AKYİĞİT, Ercan: Türk İş Hukukunda İş Güvencesi, Seçkin, Ankara 2007, s.37.
[21] TUNCAY, a.g.e., s. 51
[22]TUNÇMAĞ, Kenan: CENTEL, Tankut: İş Hukukunun Esasları, 5.bs., İstanbul, Beta Yayınlar, 2008, s.128.
[23] NARMANLIOĞLU: a.g.e., s.245.
[24] ÇELİK, Nuri: İş Hukuku Dersleri, 25.b.s, İstanbul, Beta Yayınları, 2012, s.174.
[25] AKYİĞİT: a.g.e., s.164.
[26] SÜZEK: Hukuku, s.426.
[27] MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi: İş Hukuku, 3.bs., Ankara, Turhan Kitabevi, 2008, s.264.
[28] UÇUM, Mehmet: “Karar İncelemesi: İş Sözleşmesi Niteliğini Belirleyen Unsurlar ve İş Mahkemelerinin Görev Alanı”, Çalışma ve Toplum, 2005/4, s.102, (Çevrimiçi) , 21 Aralık 2014.
[29] KABAKÇI, Mustafa: “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Hukuk Sistemindeki Yeri”, TBB Dergisi, S:86, 2009 s.249, (Çevrimiçi) , 12 Ekim 2013.
[30] 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 6’ya göre işveren işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısına uygun iş güvenliği uzmanı istihdam etmek zorundadır.
[31] 25.04.2013 tarih ve 28628 sayılı İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
[32] KKD: Kişisel Koruyucu Donanım (Baret, Eldiven, Çelik Burunlu Ayakkabı)
[33] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik madde 9.1.a/2: İş güvenliği uzmanları, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür: İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek.
[34] Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği Ek-IV Bölüm B-madde:63/a
[35] İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Yönetmeliği Madde:9/2
[36] MOLLAMAHMUTOĞLU: a.g.e., s.437.
[37] BAYRAM, Fuat: Türk İş Hukukunda İş Sağlığı ve Güvenliği Denetimi, İstanbul, Beta Yayınları, 2000, s.256.