Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinin üzerinden 10 yıl geçti. Depremin hemen ertesinde oluşan bireysel ve toplumsal duyarlılık giderek azalıyor. Deprem sonrası toplumun neredeyse tüm kesimleri alınması gereken önlemlere odaklanıp, konuyu gündemlerinin üst sıralarına yerleştirmişti. Endüstriyel tesisler de uzun süre depreme karşı güvenliklerini sağlamak adına çeşitli çalışmalar yaptılar. Bu çalışmaların büyük çoğunluğu maalesef bütünsel bakış açısından uzak bir şekilde gerçekleştirildi. Bu gün birçok endüstriyel tesisin depolarında çürümeye yüz tutmuş arama kurtarma malzemesi dolu. Birçok bina güçlendirilmek amacıyla daha da kırılgan hale dönüştürülmüş durumda. Geldiğimiz noktada ise deprem güvenliği gündemin en alt sıralarına doğru inmiş vaziyette.
Bu sayımızda bir endüstriyel tesisin, depremin yıkıcı etkilerine karşı bütünsel bir bakış açısıyla nasıl hazırlanması gerektiğini ele alalım istedik.
Şekil 1: Etkin bir risk yönetim sisteminin temel bileşenleri
Her kurum risk yönetiminin tüm bileşenlerine yönelik prosedürlerini oluşturup, organizasyon yapısını netleştirmelidir. Teknik risklerin yönetimindeki görevlendirmeler kuruma göre değişiklik gösterebilirse de, teknik risklerin yönetiminden Bakım Onarım Bölümü’nün sorumlu olması uygulamada tercih edilmelidir. İş güvenliği mühendisleri, yangın güvenliği sorumluları ile sağlık ve güvenlik sorumluları teknik risklerin yönetiminde eşgüdüm içinde görev yapmalıdırlar.
Yaptırılacak zemin etüdünden sonraki ikinci adım da binaların statik açıdan incelenmesi olacaktır. Bu incelemede binanın zemin ile uyumluluğunun yanı sıra ilgili yapı yönetmeliklerinde tanımlanan diğer değerlerle uyumluluğu kontrol edilmelidir. Binanın yapı tipi, temel tipi, taşıyıcı sistem özellikleri gibi inceleme kriterleri için yapı statiğinde uzman bir mühendisten faydalanılmalıdır.
Her iki inceleme sonrası yapıların güçlendirilmesi, yıkılıp yeniden yapılması gibi seçeneklerden birisine karar verilip uygulamaya sokulmalıdır.
Özellikle asma kat veya birden fazla kata sahip tesislerde ya da teraslarda, makine yerleşimi, soğutma sistemi yerleşimi, malzeme depolaması gibi etkenlerle döşemelerin taşıyabileceğinden daha fazla yük oluşmaktadır. Yapılacak olan incelemede, döşemelerin maruz kaldığı yükler çok iyi incelenmelidir.
3.Jeneratörlerinizi güvenlik altına alın
Deprem sonrası, tesiste en fazla ihtiyaç duyulacak olan şey enerjinin varlığıdır. Dolayısıyla jeneratörler işletmenin can damarıdır. Enerji kesintisi sonrası jeneratörün hemen devreye girmesi istenmekte ve bu amaçla jeneratörler otomatik konumda tutulmaktadır. Deprem sonrası enerji nakil hatlarında, panolarda, bağlantılarda ve benzeri noktalarda meydana gelebilecek olan hasarlar, jeneratörün otomatik olarak devreye girmesiyle daha da kötü sonuçlara yol açacaktır. Bu durumda jeneratörün otomatik olarak devreye girmemesi sağlanmalıdır. Bunu sağlamak için de bir sonraki bölümde açıklanan sismik deprem sensörünün varlığı büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan jeneratörlere ilişkin, aşağıdaki diğer güvenlik önlemleri alınmalıdır.
Raflarda yapacağınız güçlendirmelerden sonra odaklanmanız gereken konu, raflar üzerindeki malzemelerdir. Depremle birlikte düşme potansiyeli taşıyan malzemeler can veya mal kaybına sebep olacaktır. Bu amaçla malzemelerin düşmesini engelleyecek bir yöntem bulmanız gerekecektir. Malzemelerin düşmemesi için alınacak önlemler işletme zorluğu yaratma potansiyeli taşımakla birlikte, plastik filmle sarma, malzeme önlerine bariyer koyma, raf çerçevesini yükseltme gibi işletmenize uygun bir çözüm bulunacaktır.
Ayrıca günümüzde birçok binanın dış cephe kaplamaları depremle birlikte düşme potansiyeli taşımaktadır. Bu tür riski olan işletmelerin, kaplama malzemelerinin düşmesini engelleyecek önlemler alması faydalı olacaktır.
Risk temelli acil durum planlamasından sonra, bütünleşik acil durum yönetimi tatbikatı adı verilen bir tatbikat gerçekleştirmek de faydalı olacaktır. Bu tatbikatta haberleşme, iletişim, tahliye, toplanma, ön hasar tespiti, müdahale, basın ve halkla ilişkiler gibi fonksiyonların test edilmesi mümkün olmaktadır. Tatbikat verilerinin nicelleştirilerek, eksikliklerin giderilmesi için bu konuda uzman profesyonel yapılardan hizmet alınması faydalı olacaktır.
Ayrıca her işletmede, yangın, ilkyardım, hafif endüstriyel kurtarma konularında çalışacak ekiplerin oluşturulması ve eğitimlerinin tamamlanması önem taşımaktadır.
Türkiye’deki endüstri tesislerinin deprem kuşaklarına göre dağılımı*
Türkiye, yeryüzünün en aktif deprem kuşaklarından biri olan Akdeniz, Alp, Himalaya deprem kuşağı içerisinde yer alıyor. Endüstri tesislerinin büyük çoğunluğu deprem açısından çok aktif bölgeler içinde bulunuyor. Tabloda 2’de tesislerin bölgelere göre dağılımını görmek mümkün.
Deprem Bölgesi.........................Yüzey alanı (%)....................Nüfus (%).......................Endüstri (%)
Bölge 1 (pga >= 0.40 g)...................42....................................45.....................................51
Bölge 2 (pga = 0.30 – 0.39 g)...........24....................................26.....................................25
Bölge 3 (pga = 0.20 – 0.29 g)...........18....................................14.....................................11
Bölge 4 (pga = 0.10 – 0.19 g)...........12....................................13.....................................11
Bölge 5 (pga < 0.10 g)......................4......................................2.......................................2
Toplam.........................................100...................................100...................................100
Tablo 2: Endüstriyel tesislerin dağılımı
pga: peak ground acceleration (pik yer ivmesi)
Tabloya göre Türkiye’nin %66’sı 1. ve 2. (aktif) deprem bölgesi içinde yer alıyor. Nüfusun %71’i bu bölgelerde yaşıyor ve endüstri tesislerinin % 76’sı bu bölgelerde bulunuyor.
* Türkiye’de Doğal Afetler Konulu Ülke Strateji Raporu, 2004, Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA)
18 Aralık 2015
Bu sayımızda bir endüstriyel tesisin, depremin yıkıcı etkilerine karşı bütünsel bir bakış açısıyla nasıl hazırlanması gerektiğini ele alalım istedik.
- Risk yönetim sisteminizi kurun
Her kurum risk yönetiminin tüm bileşenlerine yönelik prosedürlerini oluşturup, organizasyon yapısını netleştirmelidir. Teknik risklerin yönetimindeki görevlendirmeler kuruma göre değişiklik gösterebilirse de, teknik risklerin yönetiminden Bakım Onarım Bölümü’nün sorumlu olması uygulamada tercih edilmelidir. İş güvenliği mühendisleri, yangın güvenliği sorumluları ile sağlık ve güvenlik sorumluları teknik risklerin yönetiminde eşgüdüm içinde görev yapmalıdırlar.
- Zemin ve yapısal güvenliğinizi analiz edin
Yaptırılacak zemin etüdünden sonraki ikinci adım da binaların statik açıdan incelenmesi olacaktır. Bu incelemede binanın zemin ile uyumluluğunun yanı sıra ilgili yapı yönetmeliklerinde tanımlanan diğer değerlerle uyumluluğu kontrol edilmelidir. Binanın yapı tipi, temel tipi, taşıyıcı sistem özellikleri gibi inceleme kriterleri için yapı statiğinde uzman bir mühendisten faydalanılmalıdır.
Her iki inceleme sonrası yapıların güçlendirilmesi, yıkılıp yeniden yapılması gibi seçeneklerden birisine karar verilip uygulamaya sokulmalıdır.
Özellikle asma kat veya birden fazla kata sahip tesislerde ya da teraslarda, makine yerleşimi, soğutma sistemi yerleşimi, malzeme depolaması gibi etkenlerle döşemelerin taşıyabileceğinden daha fazla yük oluşmaktadır. Yapılacak olan incelemede, döşemelerin maruz kaldığı yükler çok iyi incelenmelidir.
Deprem sonrası enerji nakil hatlarında, panolarda, bağlantılarda ve benzeri noktalarda meydana gelebilecek olan hasarlar, jeneratörün otomatik olarak devreye girmesiyle daha da kötü sonuçlara yol açacaktır.
3.Jeneratörlerinizi güvenlik altına alın
Deprem sonrası, tesiste en fazla ihtiyaç duyulacak olan şey enerjinin varlığıdır. Dolayısıyla jeneratörler işletmenin can damarıdır. Enerji kesintisi sonrası jeneratörün hemen devreye girmesi istenmekte ve bu amaçla jeneratörler otomatik konumda tutulmaktadır. Deprem sonrası enerji nakil hatlarında, panolarda, bağlantılarda ve benzeri noktalarda meydana gelebilecek olan hasarlar, jeneratörün otomatik olarak devreye girmesiyle daha da kötü sonuçlara yol açacaktır. Bu durumda jeneratörün otomatik olarak devreye girmemesi sağlanmalıdır. Bunu sağlamak için de bir sonraki bölümde açıklanan sismik deprem sensörünün varlığı büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan jeneratörlere ilişkin, aşağıdaki diğer güvenlik önlemleri alınmalıdır.
- Jeneratörler mümkünse bağımsız oda veya mekânlarda kurulmalıdır.
- Jeneratör ile yakıt tankı ayrı mahallerde olmalı ya da yangına dayanıklı panellerle ayrılmalıdır.
- Sismik hareketlerin yarattığı deplasman ve titreşimleri sönümlendirecek bir yaylı yatak ya da kompanzasyon sistemi olmalıdır.
- Jeneratörün bulunduğu alana bağımsız akülü acil aydınlatma armatürü yerleştirilmelidir.
- En az 50 kg kuru kimyevi tozlu yangın söndürme cihazı ve yangın hortum dolabı bulunmalıdır.
- Sismik sensörle güvenliğinizi arttırın
- Tesisatlarınızı sismik korumaya alın
Deprem sırasında en kolay hasar alacak noktalardan birisi de raflar ve raflardaki malzemelerdir. Depolarınızdaki rafların ankrajlarını deprem tehlikesini göz önüne alarak tekrar inceleyin.
- Depolarınızı ve depolama yönteminizi gözden geçirin
Raflarda yapacağınız güçlendirmelerden sonra odaklanmanız gereken konu, raflar üzerindeki malzemelerdir. Depremle birlikte düşme potansiyeli taşıyan malzemeler can veya mal kaybına sebep olacaktır. Bu amaçla malzemelerin düşmesini engelleyecek bir yöntem bulmanız gerekecektir. Malzemelerin düşmemesi için alınacak önlemler işletme zorluğu yaratma potansiyeli taşımakla birlikte, plastik filmle sarma, malzeme önlerine bariyer koyma, raf çerçevesini yükseltme gibi işletmenize uygun bir çözüm bulunacaktır.
- Kimyasallarınızı özelliklerine uygun olarak depolayın
- Eşyalarınızı ve makinelerinizi sabitleyin
- Bilgisayar ekranları
- Fotokopi, faks cihazları, yazıcılar
- Ofis ve işçi dolapları
- Kimyasal madde dolapları
- Zemine ankrajlanmamış makineler
- Havalandırma ve elektrik tesisatları
- Asma tavanlardaki elektrik armatürleri
- İmalat alanında savrulabilecek tezgah, platform vb.
- Camlarınızı ve dış cephe kaplamalarınızı güvenli hale getirin
Ayrıca günümüzde birçok binanın dış cephe kaplamaları depremle birlikte düşme potansiyeli taşımaktadır. Bu tür riski olan işletmelerin, kaplama malzemelerinin düşmesini engelleyecek önlemler alması faydalı olacaktır.
Birçok işletme acil durum planlamasına gereken önemi vermeden çalışmalarına devam ediyor. Planların gözden geçirilmesi ve mutlak surette uygulanabilir bir planlama yapılması önem taşımaktadır.
- Acil durum planlarınızı gözden geçirin
Risk temelli acil durum planlamasından sonra, bütünleşik acil durum yönetimi tatbikatı adı verilen bir tatbikat gerçekleştirmek de faydalı olacaktır. Bu tatbikatta haberleşme, iletişim, tahliye, toplanma, ön hasar tespiti, müdahale, basın ve halkla ilişkiler gibi fonksiyonların test edilmesi mümkün olmaktadır. Tatbikat verilerinin nicelleştirilerek, eksikliklerin giderilmesi için bu konuda uzman profesyonel yapılardan hizmet alınması faydalı olacaktır.
Ayrıca her işletmede, yangın, ilkyardım, hafif endüstriyel kurtarma konularında çalışacak ekiplerin oluşturulması ve eğitimlerinin tamamlanması önem taşımaktadır.
Türkiye’deki endüstri tesislerinin deprem kuşaklarına göre dağılımı*
Türkiye, yeryüzünün en aktif deprem kuşaklarından biri olan Akdeniz, Alp, Himalaya deprem kuşağı içerisinde yer alıyor. Endüstri tesislerinin büyük çoğunluğu deprem açısından çok aktif bölgeler içinde bulunuyor. Tabloda 2’de tesislerin bölgelere göre dağılımını görmek mümkün.
Deprem Bölgesi.........................Yüzey alanı (%)....................Nüfus (%).......................Endüstri (%)
Bölge 1 (pga >= 0.40 g)...................42....................................45.....................................51
Bölge 2 (pga = 0.30 – 0.39 g)...........24....................................26.....................................25
Bölge 3 (pga = 0.20 – 0.29 g)...........18....................................14.....................................11
Bölge 4 (pga = 0.10 – 0.19 g)...........12....................................13.....................................11
Bölge 5 (pga < 0.10 g)......................4......................................2.......................................2
Toplam.........................................100...................................100...................................100
Tablo 2: Endüstriyel tesislerin dağılımı
pga: peak ground acceleration (pik yer ivmesi)
Tabloya göre Türkiye’nin %66’sı 1. ve 2. (aktif) deprem bölgesi içinde yer alıyor. Nüfusun %71’i bu bölgelerde yaşıyor ve endüstri tesislerinin % 76’sı bu bölgelerde bulunuyor.
* Türkiye’de Doğal Afetler Konulu Ülke Strateji Raporu, 2004, Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA)
18 Aralık 2015