Fatih Özcan
Site Kurucusu
- Katılım
- 7 Aralık 2013
- Şehir
- Yurt Dışı
- Sertifika
- Diğer Belge
- Firma
- ABL Group
Bilindiği gibi, davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarının temeli, Heinrich’in, yaptığı araştırmalara dayalı olarak 1931 yılında yayınladığı kitabına dayanıyor. (Heinrich HW (1931). Industrial accident prevention: a scientific approach. )
Heinrich, bu kitabında, 75 000 kaza raporunun analizine dayalı olarak, endüstriyel kazaların %88’inin çalışanların güvenli olmayan hareketlerinden, %10’unun güvenli olmayan fiziksel veya mekanik şartlardan kaynaklandığını, kazaların %2’sinin ise önlenemez olduğunu belirtiyor. Dikkatinizi çekiyorum, 1931 yılından önce yaşanmış kazaların, hangi araştırmalara dayalı olarak hazırlandığı belli olmayan kaza raporlarının analizinden bahsediyorum.
O tarihten bu yana, bazı kesimlerde, kazaların büyük çoğunluğunun çalışanların güvenli olmayan hareketlerinden kaynaklandığı inancı sürüyor. Bu inanç sürdürüldükçe de, çalışanların güvenli olmayan davranışlarına odaklanılır ve düzeltilirse, işyerlerinde kazaların büyük ölçüde azaltılabileceğine yönelik algı yerleşiyor.
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarının kuşkusuz işyerlerinde çalışanların İSG bilinçlerinin artırılmasına ve kazaların önlenmesine kısmi yararları olabilir ama, risk yönetimi bakış açısıyla ve aşağıda belirttiğim başlıca nedenlerle, bu programların hep mesafeli durmayı tercih ettiğim ve önermediğim programlar olduğunu söyleyebilirim.
Ayrıca, davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarında, örneğin elle taşıma işinin uygun yapılıp yapılmadığının gözlemlenmesi seçildiği için, bu işlemin yapıldığı yerde veya çevresindeki diğer tehlikeler, bunlarla ilgili riskler, bunlara karşı alınması gereken risk kontrol tedbirlerinin mevcudiyeti/yeterliliği gözden kaçırılıyor. Halbuki, bir alanda bir gözlem, bir inceleme veya değerlendirme yapılacaksa, kapsamda o alanda çalışanların sağlığı ve güvenliği için tehdit oluşturabilecek tüm risklerin olması gerekmez mi?
Hal böyleyken, kökeni Heinrich’in modası çoktan geçmiş bir yaklaşımına dayanan davranış odaklı yönetim programları işyerlerinde neden hala diğer programların yerine tercih ediliyor ve popüler dersiniz?
Kanaatimce, bazı işverenler ve işyerlerinin yönetimleri, bilerek veya bilmeyerek, bu programları; gerek en alt düzeyde çalışanların güvenli olmayan hareketlerine odaklanmaları, gerekse de çalışanların ve diğer tarafların gözünde de işyerinde iş güvenliği açısından önemli bir faaliyet olduğu algısını yaratmaları nedeniyle, tercih ediyor olabilirler.
Bu hususla ilgili olarak hoşuma giden ama kaynağını hatırlayamadığım bir karikatür de var, aşağıda ekliyorum.
Karikatürde işveren, “İşyerleri çalışanları yaralamaz, çalışanlar çalışanları yaralar!” diyor. Yan tarafta ise “Çalışanları suçlamak mı, yoksa tehlikeleri gidermek mi?" yazıyor. Üzerinde düşünmeye değer bir karikatür değil mi?
İşin diğer bir kötü tarafı, davranış odaklı güvenlik yönetimi programları uygulanan işyerlerinin çalışanlarında da, iş kazalarının temel nedeninin kendilerinin güvenli olmayan davranışları olduğu algısı yerleşiyor. Çünkü çalışanlar çoğunlukla olayın farkında değiller.
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programları ile ilgili bir literatür araştırması yapıldığında, modası geçmiş yaklaşımlı bu programların esasen danışmanların “satış mantığı” ile çoğaltıldığına dair eleştirilere de rastlayabiliyorsunuz. Katılırsınız/katılmazsınız bilemem ama, bu eleştirinin üzerinde de düşünmeye değer değil mi?
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarını bilimsel dayanaklarla eleştiren birçok kapsamlı yayın bulunuyor.
Bunlar arasında bildiğim kadarıyla en kapsamlısı, aşağıda bağlantısını verdiğim “Dikkat! Davranış Odaklı Güvenlik, Sağlık ve Güvenlik Programınız için Tehlikeli Olabilir” adlı İngilizce bir yayın. Ayrıca dikkatinizi çekmek isterim, bu yayın, kısa adı UAW olan ve hemen her sektörden, ABD dışında da Kanada ve Porto Riko’dan da üyeleri olan Amerika Birleşik Otomotiv, Uzay ve Tarım İşçileri Uluslararası Sendikası'nın bir yayını. ( ) Gerçekten muhteşem hazırlanmış kapsamlı bilimsel bir yayın. Ülkemizdeki sendikaların İSG açısından yapabileceklerinden birine de güzel bir örnek. Bu konuya ilgi duyanların mutlaka incelemelerini öneriyorum.
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarını eleştiren diğer yayınlara kapsamlı örnekler olarak, aşağıda bağlantısı verilen iki yayının da incelenmesini öneriyorum.
Sözkonusu yayınlarda, davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarına karşı neden mesafeli durulması gerektiğine dair burada özetleyemediğim çok kapsamlı bilgileri bulabilirsiniz.
Sevgi ve saygılarımla
Dr. Hilal KINLI
Heinrich, bu kitabında, 75 000 kaza raporunun analizine dayalı olarak, endüstriyel kazaların %88’inin çalışanların güvenli olmayan hareketlerinden, %10’unun güvenli olmayan fiziksel veya mekanik şartlardan kaynaklandığını, kazaların %2’sinin ise önlenemez olduğunu belirtiyor. Dikkatinizi çekiyorum, 1931 yılından önce yaşanmış kazaların, hangi araştırmalara dayalı olarak hazırlandığı belli olmayan kaza raporlarının analizinden bahsediyorum.
O tarihten bu yana, bazı kesimlerde, kazaların büyük çoğunluğunun çalışanların güvenli olmayan hareketlerinden kaynaklandığı inancı sürüyor. Bu inanç sürdürüldükçe de, çalışanların güvenli olmayan davranışlarına odaklanılır ve düzeltilirse, işyerlerinde kazaların büyük ölçüde azaltılabileceğine yönelik algı yerleşiyor.
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarının kuşkusuz işyerlerinde çalışanların İSG bilinçlerinin artırılmasına ve kazaların önlenmesine kısmi yararları olabilir ama, risk yönetimi bakış açısıyla ve aşağıda belirttiğim başlıca nedenlerle, bu programların hep mesafeli durmayı tercih ettiğim ve önermediğim programlar olduğunu söyleyebilirim.
- Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarının işyerlerinde meydana gelen kazaların temel sebebinin çalışanların güvensiz hareketleri olduğu algısını yaratması.
- Ne kadar çaba sarf edilirse edilsin, davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarında "güvenli hareket etmeyen çalışanları" suçlama kültürünün önüne geçilememesi
- Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarında risk kontrol hiyerarşisinin ilk basamaklarına (Tehlikenin ortadan kaldırılmasına veya azaltılmasına) değil, son basamaklarına (idari kontrol tedbirleri ve KKD kullanımına) odaklanılması
- Davranış odaklı yönetim programlarının yalnızca işyerinde seçilen kısıtlı sayıda bazı konularda ve yalnızca gözleme dayalı olarak uygulanması
- vb.
Ayrıca, davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarında, örneğin elle taşıma işinin uygun yapılıp yapılmadığının gözlemlenmesi seçildiği için, bu işlemin yapıldığı yerde veya çevresindeki diğer tehlikeler, bunlarla ilgili riskler, bunlara karşı alınması gereken risk kontrol tedbirlerinin mevcudiyeti/yeterliliği gözden kaçırılıyor. Halbuki, bir alanda bir gözlem, bir inceleme veya değerlendirme yapılacaksa, kapsamda o alanda çalışanların sağlığı ve güvenliği için tehdit oluşturabilecek tüm risklerin olması gerekmez mi?
Hal böyleyken, kökeni Heinrich’in modası çoktan geçmiş bir yaklaşımına dayanan davranış odaklı yönetim programları işyerlerinde neden hala diğer programların yerine tercih ediliyor ve popüler dersiniz?
Kanaatimce, bazı işverenler ve işyerlerinin yönetimleri, bilerek veya bilmeyerek, bu programları; gerek en alt düzeyde çalışanların güvenli olmayan hareketlerine odaklanmaları, gerekse de çalışanların ve diğer tarafların gözünde de işyerinde iş güvenliği açısından önemli bir faaliyet olduğu algısını yaratmaları nedeniyle, tercih ediyor olabilirler.
Bu hususla ilgili olarak hoşuma giden ama kaynağını hatırlayamadığım bir karikatür de var, aşağıda ekliyorum.
Karikatürde işveren, “İşyerleri çalışanları yaralamaz, çalışanlar çalışanları yaralar!” diyor. Yan tarafta ise “Çalışanları suçlamak mı, yoksa tehlikeleri gidermek mi?" yazıyor. Üzerinde düşünmeye değer bir karikatür değil mi?
İşin diğer bir kötü tarafı, davranış odaklı güvenlik yönetimi programları uygulanan işyerlerinin çalışanlarında da, iş kazalarının temel nedeninin kendilerinin güvenli olmayan davranışları olduğu algısı yerleşiyor. Çünkü çalışanlar çoğunlukla olayın farkında değiller.
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programları ile ilgili bir literatür araştırması yapıldığında, modası geçmiş yaklaşımlı bu programların esasen danışmanların “satış mantığı” ile çoğaltıldığına dair eleştirilere de rastlayabiliyorsunuz. Katılırsınız/katılmazsınız bilemem ama, bu eleştirinin üzerinde de düşünmeye değer değil mi?
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarını bilimsel dayanaklarla eleştiren birçok kapsamlı yayın bulunuyor.
Bunlar arasında bildiğim kadarıyla en kapsamlısı, aşağıda bağlantısını verdiğim “Dikkat! Davranış Odaklı Güvenlik, Sağlık ve Güvenlik Programınız için Tehlikeli Olabilir” adlı İngilizce bir yayın. Ayrıca dikkatinizi çekmek isterim, bu yayın, kısa adı UAW olan ve hemen her sektörden, ABD dışında da Kanada ve Porto Riko’dan da üyeleri olan Amerika Birleşik Otomotiv, Uzay ve Tarım İşçileri Uluslararası Sendikası'nın bir yayını. ( ) Gerçekten muhteşem hazırlanmış kapsamlı bilimsel bir yayın. Ülkemizdeki sendikaların İSG açısından yapabileceklerinden birine de güzel bir örnek. Bu konuya ilgi duyanların mutlaka incelemelerini öneriyorum.
Davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarını eleştiren diğer yayınlara kapsamlı örnekler olarak, aşağıda bağlantısı verilen iki yayının da incelenmesini öneriyorum.
Sözkonusu yayınlarda, davranış odaklı güvenlik yönetimi programlarına karşı neden mesafeli durulması gerektiğine dair burada özetleyemediğim çok kapsamlı bilgileri bulabilirsiniz.
Sevgi ve saygılarımla
Dr. Hilal KINLI