Musa Kamil Ekin
Yönetim Grubu
- Katılım
- 6 Nisan 2015
- Sertifika
- C Sınıfı
- Firma
- BelKo ltd.şti.
Yazar: Dr. Müslüm Güney / 3 Aralık 2015
Gönül ülkemizde olsun istiyor ama, değil! Olay ABD’de gerçekleşti ve cezayı kesen kurum bunu internet sitesinden herkese duyurdu ve bence konunun en önemli yanı da bu!
Toplam olarak yaklaşık 261 çalışanı olan, Teksas/Austin merkezli üç yapı yenileme firmasının San Antonio’daki bir konut şantiyesi devlet görevlileri tarafından denetleniyor. Denetleme sonucunda çalışanlarını asbeste maruz bıraktığı belirleniyor ve “kasıtlı ihlal” tespiti yapılıyor. Sonuç olarak firmalara toplam 112.000 Dolar ceza kesiliyor.
ABD iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre kasıtlı ihlal “ya yasal zorunluluklara bile bile uymayan bir işverenin ihlali (kasıtlı ihmal) ya da çalışan güvenliğine yalın kayıtsızlıkla hareket etmek” olarak tanımlanmakta.
İlgili kamuoyu bilgilendirme duyurusunda, OSHA’nın San Antonio Ofisi’ndeki alan direktörü Alejandro Porter konuyla ilgili raporunda, asbestin temastan sonraki yıllarda akciğer hastalıkları ve kansere yol açabildiğini ve firmaların, çalışanlarını asbeste maruziyetten korumakla yükümlü olmasına ve tüm uyarılara rağmen “çalışanların asbeste maruziyetininin sürüyor oluşuna basit bir mazeret sunamadığını” belirtiyor.
Konunun bir yanı, bizdeki kentsel dönüşümle ilgili. Bu yapılardaki asbest sorunu ciddi bir çalışan ve halk sağlığı sorunudur. Ama bu başka bir yazı konusu olmayı hakediyor.
Konunun diğer yanı ise üç firmanın adıyla, namıyla, işlediği suçla Çalışma Bakanlığı sitesinden kamuoyuna duyurulmasıdır. Sosyal medya çağında bu duyurunun ulaşabileceği her yere ulaşacağından artık eminiz.
Bu üç firmanın çalışanlarında ileride asbeste bağlı bir sağlık sorunu ortaya çıkarsa, bu teftiş raporundan sonra, bunun bedelini ödeyecekleri zaten malum. Ama, böyle bir duyurudan sonra, çalışanlarını kasten öldürücü hastalıklara neden olan bir tehlikeye maruz bırakan firmalarda kim çalışmak isterdi; kim bu firmaları yüklenicisi ya da alt yüklenicisi yapmak isterdi; kim bu firmaların yaptığı konut projelerinden ev almak isterdi; bu şekilde bir teşhir ve cezalandırma işini layığıyla yapan firmalar için hem maddi hem de manevi bir destek olmaz mıydı; çalışan sağlığının böyle bir denetimi tüm firmalar için ciddi bir “otokontrol” yaratmaz mıydı?
Yanıtı belli bu sorular daha da uzatılabilir. Ancak ben yine de son bir soru sorarak bitireyim: Kim böyle bir uygulamanın ülkemizde olmasını istemez?
***
Not: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve aynı zamanda tıp öğrenimim sırasında hocam olan sayın Ahmet Saltık kendi sitesinde yazımı alıntılamış ve altına da konuyla ilgili görüşlerini eklemiş. Hocamın katkıları konuyla ilgili kritik yönler içerdiği için ve okuyucuya kolaylık olması amacıyla bu yazının bir parçası olarak buraya eklemeyi uygun gördüm. Bu vesileyle Ahmet Saltık hocama bendeki emekleri için yeniden teşekkür ediyorum…
“AB Resmi Gazetesi’nde 1999’da yayınlanan karara göre; asbestin tüm tipleri 1 Ocak 2005’ten başlayarak yasaktır.
Ancak Türkiye’de eski konutlar ve altyapı başta olmak üzere yaygın asbest kullanımı olmuştur. Bu altyapının yenilenmesi, onarım – bakımı, kentsel dönüşüm süreçleri emekçiler için asbaetle başlıca sunukluk (exposure, maruziyet) kaynağıdır. Ülkemiz için bir başka kaynak ise Aliağa tersanesinde hurda gemi sökümüdür..
Bilindiği gibi asbest (amyant), gemilerde özellikle makine dairesinin ısı yalıtımında kullanılmıştır. Aliağa rafinerisinde hurda gemi sökümü, “bir çöp işlem” olarak Türk emekçilerine bırakılmıştır. AB ülkelerine “hizmet” verilmektedir. Elinde elektrikli testere ile asbest plaklarını keserken ortama çıkan asbest liflerini soluyan Türk emekçisinin aynı zamanda ağzında sigara ne yazık ki bildik bir görünümdür. Oysa kaynakta emiş (aspirasyon) + emekçiye uygun solunum maskesi + bu iş sırasında sigara içiminin KESİNLİKLE YASAKLANMASI ile etkili olarak korunmak olanaklıdır.
Sigara içerken asbest lifleri ortamdan daha çok solunduğu gibi, her 2 risk etmeninin eklemeli (sinerjistik) olumsuz etkisiyle Akciğer kanseri riski 25 kata dek büyüyebilmektedir! Bu riskin göze alınmasını açıklayacak hiçbir bilimsel – hukuksal – davranışsal – yönetsel.. gerekçe gösterilemez.
Tabii OSHA (Occupational Safety and Health Agency), ABD’de İşçi Sağlığı ve Güvenliğinden sorumlu “özerk” bir kurum olduğundan, görevini etkin olarak yapabilmektedir. Mevzuat da uygundur ve söz konusu firmaya 112 bin $ yönetsel (mahkeme kararı ile değil; idarenin karar ile) ceza kesilebilmiştir.
Yaptırımı daha da etkin kılan ise, web sitesinden duyurulmasıdır.
Sermayenin beşiğinde bile böylesine emeği / emekçiyi koruyan uygulamalar sevindiricidir. Türkiye ise kraldan çok kralcı, mutlak bir sermaye vesayeti altında yabanıl (vahşi) kapitalizm uygulamaktadır.. Zar zor etkili mevzuat yapabilseniz bile gereğince uygulayamazsınız.. Hükümetleri, TBMM’yi, Yargıyı.. tüm kurumları yerli – yabancı sermaye ortaklığı en etkili biçimde denetimine (zapt-ı rapta) almıştır..
O yüzden ülkenizde her yıl 500’ü bile bulmaz tanı konan meslek hastalıkları.. Oysa onbinlercesinin kayda alınması gerekir.. Örn. Almanya’da her yıl 40 bin yeni meslek hastalığı tanısı, ABD ve Çin’de ayrı ayrı 250 bin – 270 bin arasında yıllık yeni meslek hastalığının kayda girmesi gibi..
O yüzden, AÜTF’de derslerimizde, makale ve konferanslarımızda.. hep vurgulayageldiğimiz gibi, TÜRKİYE’de ÖZERK ULUSAL ULUSAL İŞÇİ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ KURUMU artık zorunludur. OSHA tek de değil.. NIOSH vb. pek çok özerk (otonom) Kurum gelişmiş kapitalist ülkelerde iş başında.. ILO’nun önerileri de bu yönde..”